Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Uzay yarışında artık biz de varız

İstikbal, istiklal ve istikrarın yeni adresi var; gökyüzü… Sınırsızlık tanımıyla uzay... Biz de nihayet Türkiye Uzay Ajansı'nı kurabildik. Amaç; rekabetçi sanayinin gelişmesine zemin, milli çıkarları uzayda korumak ve bu yeni varoluş alanında ülkemize yer açmak…
Aslında uzaya ilgimiz; 17'nci Yüzyıl'da barut dolu haznesiyle havaya ilk kez bir roket fırlatan Türk bilim insanı Lagari Hasan Çelebi oldu. Sonraki en ciddi denememiz, Bandırma Feza Kulübü'nün tutkulu gençleriydi ve Kirkor Divarcı liderliğinde Marmara-1'i 900 metre yukarıya taşımışlardı. Hem de Rusların meşhur Sputnik-1'in fırlatılışından tam 2 yıl sonra…
Ancak ne Lagari'nin ne de Divarci'nin projelerini sürdürebildik. Ta ki bu yıla dek… Türkiye'nin "gençlerin ayağını yerden kesen" ilk festivali olan Teknofest'in katılımcıları, Tuz Gölü'nde roket denemeleriyle gündeme gelince; "bu defa durdurulamayacağız" diye sevindim.
Durdurulamayacağız. Uzay ajansı kararı bunun bir ifadesi. Geç oldu ama en azından başladık. Zaten bir kez ayağınızı yerden kesmeye görün, ilk zıplamada uzaya çıkamasanız dahi yerden 1 metre yükselmek bile sizi en azından kedilerin şerrinden korur.
Biliyorum ki şu anda Türk analar çoktan Gökmen'lerini doğurdu. Biz henüz onları bilmesek ve bulmasak ta onlar aramızda… Uzay Ajansımız kendi gökyüzü kâşiflerimizin bilinmesi bulunması için en önemli araç olacaktır.
Bunu neden bu kadar önemsiyorum? Çok basit; yeni zenginlik alanı burası… Öyle ki "Derin Uzay Madenciliği" sektöründe, bundan 4 yıl önce 4 şirket vardı bugün bu sayı, 10'a tırmandı. Türksat uydularımızın yörünge programlarını artık TV'lerin ana haber bültenlerinde duyar olduk. Gana, Moğolistan ve Bangladeş gibi ülkeleri de sayarsak yörüngede uydusu olan ülke sayısı 80'e yükseliverdi.
Yeni teknolojiler ve özel sektörün rekabeti sayesinde uzaya gitmek daha kolay ve ucuz hale geliyor. Yarım asır önce kilogram kargo ücreti 10 bin $ iken bu rakam şimdilerde 2,600 $'a kadar geriledi. Şimdiye dek uzaya çıkmak için harcanan para 400 milyar $ oldu. Bu sektörün büyüklüğü 2045'e dek 2,7 trilyon $'a tırmanacak.
En çok para harcayan ABD, onu Çin izliyor. Şimdiden "yörünge kuşağında" yeni bir dünya düzeni, daha doğrusu "dünya dışı düzen" kurulmaya başlandı. Geç kaldığımız her gün bizleri uzay yarışında geri bıraktırıyor. Düne kadar jeopolitik risklerden söz ederken bugün orbitpolitik riskler (yörünge) ve fırsatları tartışır duruma geldik.
Bir karar vermemiz gerekiyordu… Bizler, ucuzlayan uzay kargo ücretlerine sevinip, uydumuzu daha az maliyetle taşıtacağımız için mi sevineceğiz? Yoksa trilyon dolarlara koşan sektörde, "kargo taşıyıcı ülkeler" grubuna mı dâhil olacağız? Kararımızı verdik ve Türkiye Uzay Ajansı'nı kurduk. Şimdi sıra uzay iştahımızı sürdürülebilir kılmakta…
İştahımız her ne kadar ikincisi diyorsa da akıbetimizi, uzay sektöründe atacağımız cesur, sürdürülebilir adımlar belirleyecek. Uzay da gen bilimi de milli olmak zorunda ise savunma alanında birinci lige çıkmak için, bu adımları kendimiz atmalıyız.
Misal savunma ihtiyacımız bize silahlı insansız hava araçlarında çağ atlattı. Aselsan Türkiye'nin en büyüğü olabiliyor. Ancak Roketsan ve özel sektördeki uzay girişimcilerimiz de aynı başarıyı göstermez ise elin roketiyle yörüngeye çıkmak, bizi yarınlarda güçlü kılmaz.
Kendi uydunu başkasının roketiyle fırlatabilirsin fakat elin adamına; "şu silahı yörüngeye çıkar ve düşmanımın kafasına at" diyemezsin. Bana göre uzay, Türkiye'nin savunmasını, hava sahasından çok daha yükseğe, stratosfer hatta iyonosferin dışına kadar genişletecek hayati stratejik alanımızdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA