Dün, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın "Yeni Ekonomik Model" sunumunu izlerken dikkatimi çeken, stratejik akıl ve katılımcılık sağlandığı takdirde, piyasaların içinde bulunduğu sıkıntıların aşılabileceği ancak bu sürecin kısa yolunun olmadığıydı.
Sonuçta dünyada giderek şiddetlenen bir ticaret savaşı var. 17 ülkede sıcak çatışma varsa, 192 ülke ticaret savaşının cephesi haline gelmiş ve Trump'un istikrarsızlaştırdığı küresel arena yangın yerine dönmüş durumda.
Hal böyleyken Türkiye'nin bu yangından etkilenmemesi söz konusu olamazdı. Nitekim etkilenmekle kalmayıp, bu süreçte en fazla hedefe konulan ülke halini aldık. Dolar üzerinden bulandırılmaya çalışılan zihinlere bakıyoruz, gördüğümüz şudur:
Dolar 2 liradan 3 liraya 25 ayda çıkmış... 3 liradan 4 liraya tırmanışı ise 30 ay almış. Fakat 4 liradan 5 liraya seyahati; yalnızca 4 ay alırken 5 liradan 6 liraya tırmanması, günler hatta saatlere sığdırılmış... Bunun bilinçli bir dezenformasyon olduğu aşikâr.
Kaldı ki Bakan Albayrak konuştuğu anda Trump'un çelik ve alüminyuma ek vergileri katlama kararını Twitter üzerinden ilanı, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı dış tehditlerin boyutunu göstermesi açısından ilginçtir.
ABD ile sorunlarımız yumağında Rahip Brunson, sıradan bir bahanedir ve asıl sorun doların rezerv para kalmasına yönelik Trump'un "intikamcı" tutumudur. Brunson sorunu çözülse, S400, İran ambargosu ve diğer tıkaçların devreye alınacağı aşikârdır.
Benim önem verdiğim, bu süreçte kendi tutumumuza dairdir ve lirayı yuvarlamaya çalıştıkları itibarsızlık çukurundan çıkarabilmek için bizim de üzerimize sorumluluk düştüğü gerçeğidir. Çukurdan çıkmak için yapılması gereken ilk adım, kazmayı bırakmak olmalıdır.
Ne mi demek istiyorum? Bizler küresel 2 markadan birine 7 milyar, diğerine 6 milyar $ harcadık ve akıl açığımızı akıllı telefonla kapama gafletine düştük. Bizdeki bu döviz aşkı, hele ki dolar obezitesi sürdükçe, Trump ve yandaşlarının ekonomimiz üzerindeki yıpratıcı atakları sürecektir.