Bundan tam 1 yıl önce bugün Türkiye, son derece kritik ve bir o kadar tarihi kırılma noktasından geçti. Ülkeyi işgale kalkan FETÖ militanlarını tepeleyerek Türkiye'nin uygarlık yolundaki büyük tuzağı bozmayı başardı.
Çeyrek asır önce küresel zenginliği elinde tutan Atlantik etrafında kümelenmiş Batı, bugün ancak toplam gelirin yarısına hükmedebiliyor. NATO ile bu ülkelerin güvenliğini, AB ile ekonomik ilişkilerini düzenleyen kurumlar güç kaybı içinde...
BATI'da azalan gücün yeni adresi; PASİFİK havzası ve Çin, Hindistan gibi yeni aktörlerin tırmanışı söz konusu... 2035'te Çin'in ABD'yi geçeceği, 2050'de Hindistan'ın da Çin'den kalabalık olacağı yeniçağda Türkiye, bu geçişin hayati öneme sahip kapısı durumunda...
Kuşak&Yol Projesi'yle Yeni Doğu'nun kurucu ortağı Türkiye'yi durdurmak, itibarını sarsmak, liderliğini yok etmek, mümkünse işgal edip, yavaşlayan Batı'nın hizmetkârı yapmak... 15 Temmuz işgal girişimi, tam da bu sürecin ifadesiydi.
Başarılsaydı ne ben bu yazıyı yazabilecek ne de sizler böylesi gerçekleri okuyabilecektiniz. Şükür ki başaramadılar. 2009'daki küresel krizden bu yana aralıksız 27 çeyrek kesintisiz büyüyen Türkiye'nin gelişmesi duracak, yeniden IMF kucağında, Batı'nın yörüngesinde uydu ülke kalacaktık.
Başarsalardı bugün ne ekonomik atılımdan ne de bölgenin güçlenen aktörü Türkiye'den söz edebilecektik. Başarsalardı kayıp yıllar 1990'ların kötü yönetimlerine, zayıf iradeli hükümetlere ve bölgesinin itilip kakılan ülkesi durumuna düşürülecektik.
15 Temmuz'da milletimizin direnişi sayesinde bizler Atlantik'ten Pasifik'e doğru kayan küresel güç dengesinin mihenk taşı, anahtar ülkesi ve Yeni Doğu'nun giriş kapısı olma özelliğini teyit etmiş olduk.