Şeytanın dili terörün sesini yükselttiği ortamda iş dünyası, son derece anlamlı tepki verdi ve bütünleşme refleksi gösterdi. Bu sayede zihinleri terörize etmek isteyen örgütlere karşı toplumsal dayanışma daha da ivmelenmiş oldu.
Krizler önemlidir, deprem sabahı jeolog olursunuz... Son terör olayları ardından kurum, şirket ve kişilerin keşfettiği, "yılmamak gerektiği" oldu. Bunu ben bir kazanım olarak görüyorum zira teröre karşı her alanda güç birliği, mücadeleyi daha verimli hale getiriyor.
Burada dikkat çekmek istediğim, yılgınlığa dairdir. Karamsarlığa kapılmak, terörün kaos değirmenine su taşımaktan başka işe yaramadığı gibi kişileri, kurumları, şirketleri de kayba sürükler. 2009'u hatırlayın. O dönemde derdimiz, ABD'de başlayan küresel krizdi.
Avrupa bu krizle inlerken o dönemde başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bıkmadan usanmadan "teğet geçecek" diyordu. Bu uyarıyı dikkate alan oldu almayan oldu. Krizin teğet geçeceğine inanmayanlar, kirpi sendromu gibi içine kapandı. Durduk yerde tedbir olsun diye(!) işçisini eve gönderdi, işlerini küçülttü.
O dönemde karamsarlığa kapılmayan ve ülkesine güvenen işadamları, durumlarını daha güçlendirirken panik atak işadamları çok fazla kayba uğradı. İşten çıkardığı insan kaynağı yanı sıra pazarını, müşterisini yitirdi.
Ankara'da katliam yapan, İstiklal Caddesi'nde insanlarımızı öldürenlerin oluşturmaya çalıştığı karamsarlık bulutları ancak ve ancak "buradayız, yılmadık" cesaretiyle dağılabilir. Nitekim bu cesaret gösterilmiş ve teröre karşı herkesin her kesimin söyleyeceği itiraz oluşmuştur.
İnsan suya düştüğünde değil, oradan çıkamadığında boğulur. Terörün zaten amacı da budur ve piyasanın ufkunu karartmaması, terör belasına karşı verilecek çok güçlü karşılık olacaktır.