Mantığın çelişmezlik ilkesi karmaşada yol alan dünyada fazlaca izah edici olamıyor. Üçüncü halin imkânsızlığı dediğimiz mantık ilkesi de öyle. Neticede bir şey aynı anda hem "A", hem de "A olmayan" olabiliyor. Yani ya bendensin ya da değilsin mantığı yeni dünyada yürümeyebiliyor.
Ortasından kalın Demir Perde'nin geçtiği eski dünyanın zihin yapısında, Batı Kulübü'nde iseniz bırakın Doğu Bloku'nda olmayı, sizin gibi olmayanlarla düşmanlık geliştirmeliydiniz. Soğuk Savaş'ın bu ruh hali bugünün dünyasını izah edemiyor.
Rusya... Herhangi bir komşu değil. Uluslararası işbirliğinde Türkiye'nin "en önemliler" grubundaki ülke... Dünün "Rus Ayısı" diye ötekileştirilen ülkesiyle bugün ortaklık kurup müttefik olabiliyoruz. NATO üyesiyiz ve Rusya ambargosu diyenlerin yasaklarına uyma zorunluluğumuz yok.
Amerika misal... Ambargo uyguladığı İran'ın en büyük ticaret ortağıydı ve bizim gibi ülkeleri ambargo ile durdurup, kendi şirketlerini palazlandırıyordu. Almanya misal. Enerjide %90 bağımlı olduğu Rusya ile bir yandan çatışıp diğer yanda ortak projeler yürütebiliyor.
Türkiye Doğu Akdeniz'den çıkan gazın Avrupa'ya sevkıyatında pekâlâ Yunanistan ile işbirliği yapabilir. Üstelik aramızda yıllardan beri süren sorunlara rağmen...
Küresel oyuncu haline gelen Türkiye'yi "ya Rusya ya Batı" diye değerlendirmek, eski ezberin güncellenmemiş hali aslında... Jeopolitiği böylesine değerlenen Türkiye'yi "çift kutuplu dünya" mantığıyla yargılayan içimizdeki İrlandalıların gözden kaçırdığı da budur zaten...
35 milyar $'lık dış ticaret, 15 milyar $'lık dış müteahhitlik, 4 milyon Rus turist ve 2020'de 100 milyar $'a yürüyen işbirliği hacmi...
Türkiye'nin Rusya tercihi, Batı'dan vazgeçmesi anlamına gelmiyor. Aksine artan jeopolitik öneminden azami fayda sağlıyor.