Kârsızlık, arsızlıktır... Kârı faize ödemek ise yarınsızlık... Yüksek faiz tam da bunu yapıyor işte... İstanbul Sanayi Odası'nın İSO 500 sonuçları zaten faizin kâr üzerindeki tahribatını ortaya koymuştu. Şimdi de 2'nci 500 listesinde, kısaca KOBİ'lerin de aynı durumda olduğunu gördük.
Kazancının yarısını faize verirsen, nasıl yatırım yapacak, gelişecek, serpileceksin?
Nitekim toplam kârları %30 gerileyen, kârlılık oranı da %5'ten %3'lere inen KOBİ'lerin, faiz tahribatı karşısında yeni strateji geliştirmesi kaçınılmaz hale geldi.
Yüzde 3 kâr ile hiçbir şey yapamazsınız.
Bırakın büyümeyi, enflasyondan dahi korunamazsınız.
Oysa KOBİ'ler Türkiye ekonomisi içinde hayati role sahip ve gelecekleri riske atılamaz.
KOBİ'lere yönelik destekler bu aşamada "gerekli" olmakla birlikte "yeterli" olamaz. Yapısal çözümler şart.
Bu tedbirlerin başında geçen yıl %4.5 düzeyindeki faizlerin şimdiki rekor düzeyinden hızla geri çekilmesi geliyor. Merkez'in "dövizdeki çılgınlığı durdurmak için" 28 Ocak gece yarısı 5.5 puan birden tırmandırdığı faizler %8.25 ile hâlâ dünya ikincisi...
Her şerde bir hayır vardır. Bu faiz şerri yüzünden KOBİ'lere yönelik geliştirilecek tedbirlerden biri de "işbirliği- işbölümü" teşviki olabilir.
Sonuçta yeni ekonominin de ihtiyacı budur ve "ölçek ekonomisi" sayesinde KOBİ'lerin hiç değilse yarısının OBİ'leşmesi gerekir.
Faiz tahribatına karşı üçüncü tedbir, verimlilik seferberliği olmalıdır. Zaten kıt olan kaynaklarla daha fazla üretim ancak ve ancak değer üretmeyen süreçlerin yeniden tanımlanması ile mümkün olabilir. Teknoloji kullanma iştahları KOBİ'lere bu alanda fırsat penceresi açması için inovasyonu "şiar edinmeleri" kaçınılmaz hale gelmiştir artık...