Biliyorum, "nicesi geldi de niteliğini mi arıyorsun?" diyenler çıkacaktır. Ancak Türkiye yabancı yatırımda seçici davranma aşamasına gelmiş bulunuyor.
Gerekçelerim var…
Öncelikle "ne olursan ol yine gel" döneminde, yabancı sermayeden ziyade "yalancı sermaye" dediğim sıcak paracıları ağırladık ülkemizde… Hem de ne ağırlama… Dövizi baskılayıp faizi yüksek tutarak yüklü kazanç sunduk… İlk sıkıntıda çekip giderken arkalarından bıraktıkları yıkımın faturasını ödedik.
İkincisi, Türkiye'nin cari açığa kalıcı çare üretmek ve sürdürülebilir kalkınma için ara malı üretimine ağırlık vermesi zorunluluğu bulunuyor. Nitekim son teşvik paketi, bu alanlardaki yatırımlara inanılmaz fırsatlar sundu. Fakat Gezi gerginliği ve 17 Aralık yüzünden bu fırsatları fazlaca dillendiremedik.
Üçüncüsü, ihracatın niteliğini artırmak yanı sıra ithalata bağımlılığını da azaltabilmek için bazı sektörlerin ülkede yeşerebilmesi adına stratejik teşvikler üzerinden yabancılarla işbirliği kurmamız gerekiyor.
Dördüncüsü, konjonktürsel kârlı diyerek belli alanlara yoğunlaşacak yabancı fonlar, Türkiye'nin genel sanayileşme strateji belgesini uygulamasına imkân sağlamayabilir. Kısaca, ihtiyaç hangi yönde ise yabancıya teşvikin o alanda artması şart.
Eski Türkiye zihin yapısı, yabancı sermayeyi "şu kadar milyar dolar" ile ölçen, niceliksel idi. Yeni Türkiye, politik istikrarın da sağlandığı ortamda, yabancı sermaye davet, kabul ve ortak yatırım stratejilerinde "niteliği" ön plana çıkaracak güce ve imkâna sahiptir artık.