Henüz kazanmadığın parayla gidip akıllı telefonu alırsan ne olur? Olacağı şu… Yılda 12.2 milyon cep telefonuna 2.2 milyar $ öder, cari açığı beslersin…
Kazandığından fazlasını harcar isen bunu nasıl finanse edersin? Borç alarak tabii ki… Peki, sana borç verenler vade sonunda tahsilata gelince neden sorun olur?
Çünkü üretmemiş, tüketmişsindir.
Ya borcu borçla kapatacak veya cari açığı (akıl açığı olarak okunur) ile boğuşmak zorunda kala- caksın… Burada sorun, akıl açığının akıllı telefon kullanarak çözülemeyeceğidir.
Amerikan Merkez Bankası FED'in her ay 65 milyar $ basıp ortalığa saçıyor olması, zaten üretmeden tüketme iştahı olanların zaafı üzerinden finansal tiranlara servet kazandırdı.
Şimdi bu süreç azalarak sonlanacak diye piyasalar tedirgin.
Piyasa dediğimizin üretimle ilgisi yok aslında… Yatırım bankaları, fon yöneticileri, bankacılar, rantiye… Onların şekillendirdiği "piyasa algısı" ile para harmanlanıyor fakat ortada çift çubuk sürülecek buğday yok.
Amerika'nın borç tavanını konuştuğumuz bu süreçte dikkatten kaçan şu: 2.8 milyon kişinin tepesine borç tavanı çökmek üzere… Paralar nereye harcanmış dersiniz?
Akıllı üretime mi akıllı telefona mı?
Yetmezmiş gibi telefoncuların "perişanız" feryadı daha da şaşırtıcı geliyor bana… Taksit tedbirleri tam da bu tür alışverişi yavaşlatmak için getirilmedi mi zaten… Adamın biri idama mahkûm edilir.
Duruşma boyunca hiç sesi çıkmaz. Asmaya götürürken bir kez daha sorarlar "son sözün?" diye… Ses çıkarmaz ve ipi çekerler.
Tam da o sırada el kol işareti yapmaya başlar; göreviler, "durun, bir şey söyleyecek, itiraf edecek galiba" diye ipi çıkarırlar boynundan.
Ve mahkûm; "ne yapıyorsunuz, az kalsın boğulacaktım" der…
Tüketerek büyümeye mahkûmiyet tam da böyle bir şeydir zaten… Aslolan FED'in basıp sana sattığı ve senin henüz kazanmadığın parayla akıllı telefon almak değil, onu imal edip ihraç edecek aklı üretmektir.