Kural değişmedi... Hırsız, polisin daima birkaç adım önünde oldu. Bir yerde kilit kuruluyorsa, birileri de anahtarını yapmaya başlamış demektir. Burada sorun, hırsızın polisten kaç adım önde olduğudur, tedbirin hızıdır, yasanın çevikliği, uygulayıcının gafil olup olmadığıdır.
Elektrik kullanımındaki hırsızlık, yeni yöntemleriyle gündemdedir ve onların "kaçak kullanım" dedikleri; bana göre düpedüz hırsızlıktır. Buradaki tedbirin gafleti, külfeti biz namuslu kullanıcıların sırtına ceza olarak binmektedir.
Ben tedbir geliştirmede kamunun eylemsizliğini anlayamıyorum. Eylemsizlik, elektrik faturalarında yaşanıyor. Kaçak katılım bedeli diyerek ödeyeni enayi yerine koyan kalemlerden söz ediyoruz. Bedava kullanan, kuyusuna dev rezistans, ahırın tavanına koca somya bağlayıp elektrikle ısınmanın tadına varıyor.
Gelişen teknolojiyle birlikte elektrik firmaları daha akıllı sayaçlar üretedursun, onlardan daha hızlı davranan hırsızlar, karşı tedbirleri geliştiler bile. Metin Can'ın yan sütunlarındaki haberinde detaylar var. Ben bu gelişmeyi "anlaşılır" bulmakla birlikte "kabul edilebilir" bulmuyorum.
Çünkü karşı tedbiri yalnızca teknoloji ile getirmezsiniz. Yasa da devreye girer ve "kullanan öder" prensibini ihlal edenleri bulur, kaçak kullanımın faturasını bizim ödememize engel olur. Engel olmalı.
Dağıtım şirketleri önleyemediği kaçağın bedelini, ödeyen namusluların sırtına yüklüyorsa, bu adil değil, etik değil, sürdürülebilir bir durum değil. Başbakan kaç kez uyardı, kaçak kullananlara dahi hitap etti ve "hak yemeyin" dedi.
Ancak yasa koyucunun ve dağıtım şirketinin gerekli adımları atmaması, "kaçağı namusluya yükleme" utancını devam ettiriyor. Bu utanca son vermenin yolu, cezayı doğru adreslemekten geçiyor.