Optimal "en uygun" olanı anlatır ve "kısıtlardan kurtulmuş hali" tanımlar. Söz konusu ülke ise en uygun olan (asgari hatalı olan) yaklaşımların bütününü anlarız. Türkiye optimalı demek, ihracatı artırırken ithalatı da hesaba katmak demek.
Enflasyon ile istihdamı aynı pencereden görebilmek demek.
Fiyat istikrarını sağlarken büyümeyi ıskalamamak demek.
Lira'nın değerini maksimuma çıkarırken ihracatı feda etmemek demek
Vergi gelirini artırırken sektörleri öldürmemek demek.
Kısaca ülke menfaatini en üst düzeyde tutmak için en uygun olanın yapılması demek.
Hal böyle olunca bir kurum, kendi görev tanımını "en fazla" noktaya taşıyamaz, etkilediği alanın "optimalını" gözetir. Misal büyüme...
ABD Başkanı, eylülde FED için Bernanke sonrası döneme, kendi adayını açıklayacak. Adayın profiline dair söylenen, "büyümeci başkan" aradığı yönünde...
Böyle bir aday var ve mevcut başkan Bernanke'ye "yardımcısı" mesafesinde duruyor; Janet Yellen... Üstelik "büyümeci" ve IMF Başkanı Lagarde gibi kadın... Kemer sıkmacı eski IMF'ye ezber bozduran ve "büyüyün" buyrukçusu Lagarde gibi düşündüğünü biliyoruz.
Obama'nın FED başkanı kriterlerinde dikkati çeken bir nokta var: Büyümeyi destekleyecek ve orta sınıfı güçlendirmek için sıradan vatandaşa yardımcı politikalar üretecek bir başkan.
Doğal olarak insan zihni kıyas yapıyor ve aklımıza bizim Merkez Bankası geliyor. Kriz sonrası merkez bankalarının bağımsızlığını masaya yatıran dünya, "hükümetinin sosyal politikalarından bağımsız" bir modelin işe yaramadığını gösterdi bize. Bağımsız ama kime, neye bağlı? Varlık sebebi olan kuruluş yasasına mı?
Merkez Bankası Kuruluş Kanunu 4. maddesi şöyle; "TCMB'nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka temel amacıyla çelişmedikçe ülkenin kalkınması için uygulanacak politikaları da desteklemeye çalışmaktadır."
Merkez, bu amaca odaklanırken, büyümeyi de hesaba katmak, ABD, AB ve Japon merkez bankalarının uyguladığı sosyal politikaları gözetmek durumundadır.
Eğer her beklenti oluşturulduğunda "ölçülü adım" diyerek faizi artırır, "sıcak paracılar baskı yapıyor" gerekçesiyle yalnızca fiyat istikrarına (enflasyon hedefi) odaklanırsan, belki bunu sağlarsın fakat büyümeyi, Türkiye optimalını ıskalarsın.
Maliye, işi olan vergi salmada maksimum getiriye odaklanıp mükellefleri iflas ettirebilir mi? Hatırlıyorum 90'larda son derece bağımsız bir Eximbank genel müdürü vardı. Rekor kâr açıklamıştı. Oysa ondan beklenen, kaynağını repoya yatırıp rekor kâr etmesi değil; ihracatçının finansmanını çözmekti.
Hiçbir merkez bankası, büyümeyi, işsizliği, orta sınıfı güçlendirmeyi ıskalayamaz. Yaparsa ortada, kendini bağımsız hissedeceği bir ekonomi, ülke kalmayabilir.