Merkez Bankası, faizi artırmak zorunda mıydı? Artışa karşı olanların dahi savunduğu fikir "beklenti oluştu, artırmak zorundaydı" şeklinde... İhracatçısından ekonomi STK başkanlarına dek, faiz artışını "yerinde" bulmayan yok. Oysa bu beklentiyi oluşturan dinamikleri sorgulayınca, "asla gereği yoktu" diyebiliyoruz.
İlginç bir nokta size... Merkez 75 baz puan artırırken, Macaristan 25 baz puan azalttı bile. The Wall Street Journal, TCMB'nin artışını, "ekonomiyi dengede tutar" yorumuyla veriyor ve Macaristan ile Türkiye'nin farklı şartlarına vurgu yapıyor.
Ekonomiye faizle müdahale, mevcut dengeyi başka noktada dengeye getirmek için yapılır. Önce Gezi, FED ve medya bombardımanıyla dengeyi boz, sonra bunu işine gelen noktada faiz artırarak dengelediğini savun.
Üstelik faiz artışını, kamu borcu azalmış, rezervi yeterli, bütçesi dengeli ekonomisiyle Macaristan ile kıyaslanamayacak sağlam bir Türkiye için öner.
Yüzde 8.8'lik büyümeyi %2.2'ye indiren "el freni", bu defa da sahne almış gibi geliyor bana.
Merkez'den Erdem'li direniş bekliyorum derken anlatmak istediğim, büyümeyi birilerinin dert etmesi gerektiğine dairdi. FED'in, Japon Merkez Bankası'nın hatta IMF'nin dahi "öncelikli derdi büyüme" iken, bizde bunu kim sağlayacak?
Doğal olarak Başbakan'a ve hükümete düşüyor büyümenin derdi tasası. Neticede birileri millete hizmet etmeli ancak birilerinin kime hizmet ettiği belli değil. Geçen yıl bizi frenleyen "görünmez el"in bu defa ayağı fren pedalında ve olan yine dar gelirliye, KOBİ'ye, genç işsize, yüksek büyüme umudumuza olacak.
Kimi G-20 "büyümeye odaklan" tebliğine imza atar ama Merkez'e "ölçülü adım" attırıp faiz tırmandırır. Kimileri de kolları sıvar ve "düşük büyüme kader değildir" diyerek gaza basar... Tam da bu noktada esnafa yönelik "bayram paketi" daha da anlam kazanıyor. Şükür ki içimizden birileri de büyümeyi öncelemiş...