Oyun Teorisi Cemiyeti'nin 4'üncü Dünya Kongresi bu yıl İstanbul'da yapılıyor. 4 yılda bir düzenlenen kongrenin ev sahibi bu defa Bilgi Üniversitesi'ydi. Akıl Oyunları adlı filmle popüler hale gelen dünyaca ünlü matematikçi John Nash, Santral Kampusu'ndaki konuşmasında bizlere matematik bilmeyen ulusların adaleti inşa edemeyişini anlatıyordu.
Kongre kapsamında dün İMKB Konferans Salonu'nda, 2007 Nobel Ekonomi ödülü sahibi bilim adamları, Eric Maskin ve Roger Myerson ile London School of Economist'ten Prof. Bernhard von Stengel'i dinliyoruz. Ev sahibi İMKB Başkanı M.
İbrahim Turhan, bilginin finans dünyası için öneminden ve matematiğin insanlara sunduğu imkânlardan söz ediyor.
Üç bilim insanının dilinde, salondakiler için basitleştirilmiş oyun teorisi örneklerini dinlerken, aklıma teorinin bize sağladığı zihin düzeyinin Türk iş kültüründe ne gibi devrimci kırılmalara yol açabileceği geliyor.
Salon, daha ziyade finansçılar, akademisyen ve öğrencilerle dolu. Bizim patronları, hatta siyasetçilerimizi orada görmek isterdim.
Düşünsenize, oyun teorisi gibi yakın tarihte iş yapma kültürünü, "kazan-kazan" yaklaşımını tetikleyen ve geliştiren anlayış, dünyanın bu alandaki en yetkin insanları tarafından sunuluyor. Buradan alınacak derslerin, üst düzey karar vericiler için anlamı, fevkalade yüksektir. Adı "oyun teorisi" olsa da bu bir oyun değil, hayatın bizzat kendisi ve "akıllı kazanım" senaryoları oluşturmak yolunda anlamlı başlangıç.
Oyun teorisini yalnızca finansın bilimsel enstrümanı değil, işletmelerin stratejilerinden, rekabet kültüründe üstünlük sağlamaya dek pek çok alanda bizlere söyleyecek sözü olan güçlü bir yaklaşım olduğunu biliyoruz.
Bütün sosyal bilimleri etkilemesi, müzakere tekniklerini geliştirmesi ve siyasetin diline dahi yansıması, altında yatan sağlam matematik modelin gücünden kaynaklanıyor.
Teoriyi anlatan klasik örnek Tutukluların Açmazı diye bilinir:
Aynı suçtan ötürü iki kişi tutuklanır ve ayrı ayrı odalarda sorgulanır. Her tutukluya üç seçenek verilir: 1. İtiraf etmek, 2. Ötekini suçlamak, 3. Sessiz kalmak. Tutuklu açısından en iyi seçenek itiraf etmektir. Eğer öteki tutuklu da itiraf ederse, en azından çok ağır bir ceza almaktan kurtulacaktır, yok öteki sessiz kalırsa yegâne tanık olarak cezadan da kurtulabilecektir.
Yani, itiraf 'baskın strateji'dir. Ama işe bakın ki, eğer birlikte olsalar, ya da işbirliği yapabilseler, her iki tutuklu da kendi iyilikleri için sessiz kalacaktı. Nash, her oyuncunun kendi en iyi stratejisini izleyeceğini, çünkü öteki oyuncuların da öyle yapacağını varsayar.
Oysa oyun bunun illa ki böyle olmayacağını gösteriyordu.
Dün oyun teorisyenlerinin kendi örneklerini dinlerken sunumu şöyle özetleyebiliyorum: "Burada oyun oynamıyoruz, strateji geliştiriyoruz ve bu dünyada kurnazlara yer yok."