Başbakan'ın "daha da gelmem" dediği forum, bu defa İstanbul'a geldi. Ajandasına bakıyoruz; reformlar için yol haritaları, kapsamlı büyümeye giden yollar... Sıkıntı, küresel daralma olunca ekonomik çevikliği harekete geçirecek yolların aranması, akla yakın.
Finansal sorunlardan başlamış olsa da bunun ötesine taşan küresel krizi çözmek için atılan adımların zamanlaması, şekli ve boyutunun yetersizliği ortada. İstanbul'daki toplantılarda gündeme gelen konuların ortak paydasında, finansal tedbirlerin işe yaramazlığının, sorunun yapısallığına dair çare önerileri yatıyor. Türkiye, alanda rekor büyümesi, bakir pazarlara yakınlığı, yeni dinamikleri başarıyor olması yönünden daha da önem kazanıyor.
IMF kemer sıkma, acı reçete üzerinden gündemimizdeydi. Hatta çoğumuz "IMF'den sonra hayat var mı?" sorusunu soracak kadar aciz kılınmıştık. Bugün IMF ile daha farklı bir işbirliğini konuşuyoruz. Direktörler Kurulu'nda temsilden 20'li sıralardaki fon büyüklükleri ve daha etkin katılım. Görünen dünün IMF'ye muhtaç Türkiye algısı, Türkiye'ye muhtaç IMF algısına dönüşmüş. One minute sonrası Davos ayağımıza geliyor, IMF "yok sensiz olmaz" diyebiliyor. S&P'nin durağanlaştırmasına rağmen Türkiye'ye yatırım ilgisi sürüyor. Bunlar olumlu anlamda değişen Türkiye algısının ipuçları...
Ancak madalyonun öteki yüzünde, iş yapma kültürünü kökten değiştirecek ve şirketlerimizi "şeffaf, hesap verebilir, sorumluluk sahibi, verimlilik odaklı, denetlenebilen ve daha etkin" hale getirecek Yeni Ticaret Yasası'nı delme gayreti var. İğdiş etme operasyonu yetişmiyor diye erteleme söz konusu. Bu da Türkiye algısında bir başka değişimi gösteriyor.
Yakın gelecekteki Türkiye algısı sizce hangisi üzerinden yürümeli?