Durulacak yeri belirler. Aşıldığında müeyyide gerektir. Pazarlık sürecinin tanımlarındandır.
Müzakerecisine "buradan öteye geçemem" duygusunu aktarır. Tıpkı Bakan Hayati Yazıcı'nın Yeni Türk Ticaret Kanunu için söylediği gibi...
11 yılda hazırlanmış bu yasa, iş dünyasının kültür değişimini temsil ediyordu. Ortağını dolandırmama, devletine vergi takmama, müşterine kazık atmama, her adımında hesap verme ve kamuoyuna, paydaşına şeffaf olma gibi temel ilkeleri çerçeveliyordu.
Denetimi güçlendirerek, şirketinden zengin patron modeline son veriyor, kurumsallaşmayı kökleştiriyordu.
Ancak alaturka patron, buna karşı çıktı.
TOBB'undan KOBİ'sine dek işin kurnazları, "eski köye yeni adet" istemedi. Yürürlüğe girecek yasayı, daha doğmadan ana karnında "iğdiş etmeye" soyundular. Başardılar da...
Misal gariban KOBİ patronunu 100 liralık ek külfetten korumak için WEB şartını 2013'e atmaya kalktılar. Misal ortaklar hesabını kendi cebi gibi kullanma hovardalığına son verilsin istemediler.
Şimdi Bakan "kırmızı çizgilerimiz var" diyerek bir sınır çiziyor ve "bir yere kadar..." demeye çalışıyor. Bana göre eğer 2023 hedeflerinde samimi isek, geleceğin Türkiyesi'nin de kırmızı çizgileri var. Eğer bu çizgileri aşarsak, belki bizim kurnazların gönlü olacak ama birinci sınıf iş kültürünü nasıl oluşturacağız.
Daha ne kadar kurnazlıkla yürüyecek işler?
Benim merak ettiğim, eğer kırmızı çizgiler aşılır ve bu yasa hababam yasasına çevrilirse, 10 yıl ötesinden bugüne bakıp "bir fırsatı fena ıskaladık" demeyecek miyiz? Bir neslin tercihinin, bir sonraki neslin kaderini oluşturduğu ortada iken, kurnazlık yüzünden birinci sınıf ülkelerin iş ortamına ulaşma şansını heba etmiş olmayacak mıyız?
Benim de kırmızı çizgim, torunlarımız!..