Beklenen oldu ve Yeni Türk Ticaret Kanunu, yürürlüğe girmeden rötuşlandı. İş yapma kültürümüzde 100 yıldır geciken devrimci adımları tanımlayan yeni yasa kurnazlık lobisinin hükümeti etkilemesiyle "hadim" edildi.
Yasayı yazan Ünal Tekinalp'in çağrılmadığı "TTK'yı budama" toplantısında Başbakan Yardımcısı Babacan'ın bu "etkisizleştirme operasyonunu" yönetmesi, hayret verici... Sonuçta küresel ekonomide büyük oyuncu olma iddiasındaki şirketlerin, hesap verebilirlik, sorumluluk ve şeffaflık kültürüne taşınması kaçınılmazdı. Yeni yasa tam da bunu sağlayacaktı.
Ancak KOBİ'lere getireceği "ek maliyet" gerekçesiyle geri adım atıldı. Başta yasanın yazarı olmak üzere pek çok kesim, bu devrimci kanun sayesinde şirketlerin çağ atlayacağını savundu fakat iş dünyası içindeki "kurnazlık lobisi" işlerin "eski tas eski hamam" yapılması lobiciliğini başardı. 4 ay önceyi hatırlıyorum; iş çevrelerindeki "istemezükçülerin" sesi, TOBB'un tepe yönetiminde "merak etmeyin, mayısta hallederiz" taahhüdüyle yankı buldu. Mayısla birlikte ilk Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısında TTK'daki değişikliklerin gündeme gelmesi bekleniyordu. Nitekim arkadaşımız Mehmet Ali Berber, değişiklik konularını sıralayınca, rötuşların detayına ulaştık.
Doğmamış yasaya ana karnında iken "kısırlaştırma" ameliyatını yapanlar, iş kültüründeki bu devrime ihanetin bedelini acaba torunlarımıza nasıl anlatacak? "KOBİ'lere ek maliyet gelmesin" gerekçesine sığınanlar, yasayı delmenin toplumsal maliyetini nasıl izah edecek?
Yönetime hâkim patronun şirket kasasından para çekmesine izin verir, denetimi kaldırır, ortağına ve paydaşına hesap verme yükümlülüğünü budarsanız küresel güç, bölgesel marka ve dış ortaklıkları nasıl oluşturabilirsiniz? Günü kurtarmanın bedeli, yarını harcamak olmamalıydı.