Şike yasası hazırladık, yumuşatarak çıkardık. Ticaret Kanunu yaptık, şimdi "işe yarar her şeyini" ayıklama sürecindeyiz. Bu yüzden şikeyi "şikeyle" çözebiliyor, yolsuzluk, etik dışı eylemleri, iş hayatından ayıklayamıyoruz. Dün, "şikeli TTK" yazıma, çok sayıda tepki geldi. Söylenen; "ticari sırlarımız ortalığa mı dökülsün?" ve "hesap vermek istemiyoruz" ekseninde... Diğer eleştiriler ise içindeki "15-20 madde değişsin, gerisi iş görür" tezini savunuyor.
Aslında sorun tam da bu: "Hangi 15-20 madde?" Anlatalım: "Şeffaflık, sorumluluk, hesap verebilirlik" referansı olan maddeler bunlar. Kısaca iş yapma kültürümüzü değiştiren devrimin sacayağı maddeler. Bunları çıkardığınızda geriye, teknik, olması gereken iyileştirmeler gibi dar bir alana hapsedilmiş bir yasa kalacak ki bu durumda hiç kimse çıkıp "devrimci kanunumuz" diye gurur duyamayacak.
Benim anlamadığım, bir ulus tercihini neden şikeden, pusudan, etik dışı tutumdan yana koyar? Hükümetin asırlık iş kültürü devrimi diye kabul ettiği yasa, tam da yürürlüğe girme arifesinde neden iğdiş edilmek istenir? Daha da önemlisi istemezük diyen kurnazlık lobisi baskısı karşısında neden geri adım atılır?
Mali müşavirinden KOBİ patronuna dek çok sayıda itirazcının gerekçesi "sırlarımız ortalığa saçılacak, ek külfet gelecek, web sayfası masraf kapısı" odağında... Arzuhalci sınıfı işini kaybeder diye Osmanlı'da matbaayı 150 yıl geciktirmek, bize bir imparatorluğa mal olmadı mı? Şike yüzünden küresel futboldan, TTK yüzünden küresel iş kültüründen dışlanmak, Türkiye'ye kötülük değil midir?