Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün yerli otomobil için; "yapamadığımızdan değil, yapmadığımızdan yoktur" diyor. Bu işe kafayı takmış biri olarak, Bakan'ın bu sözlerini, "gerçeğin" acı ifadesi olarak değerlendiriyorum. Evet, bizde yerli oto olmayışı; "imkân" değil, "tercih" sorunudur.
Başbakan'ın geçen aylarda TÜSİAD'da "babalar burada, yerli otomobil üretelim" çağrısı ardından büyük patronlardan gelen tepki; "düşünüyoruz, inceliyoruz" şeklindeydi. O tarihte zaten Otomobil Sanayicileri Derneği, "tercihinin" rengini ortaya koyuyor ve "teknolojik açıdan biraz imkân dışı gibi görünüyor, yerli oto OSD'nin işi..." diyordu.
Oysa Türkiye yerli otomobil üretmek için kimseyi ikna etmek zorunda değil ki... Zira burada hazır, ikna edilmişleri var. Hatta "ikna"dan öte, üretip satışa hazır hale getirenlerimiz "buradayım" diye haykırıyor.
Elektrikli oto devrimi eşiğinde "en iyi prototipleri" yapabilen Türkiye'nin şu andaki büyük aktörleri ikna etmek yerine, yeni patronlara yol açması, daha iyi bir strateji..
Nitekim bilişim tecrübesi de böyle gelişti. İnsanoğlu bilgisayarı, Edison'un şirketi General Electric'ten bekliyordu. Fakat bunu IBM üretebildi.
Yazılım çağında işletim sistemi IBM'den bekleniyordu, bunu Microsoft yapabildi. Internet döneminde bunu Microsoft değil, Google başarabildi.
Sosyal medya döneminde ise çözüm Google'dan değil, Facebook'tan geldi.
Anlatmak istediğim, her yeni dinamizm, beraberinde "zihni bu yönde düşünen" insanlar tarafından gerçekleştirilebiliyor. Bunu yapabileceği beklenen "en büyük" olandan değil! Çünkü "en büyük" olanın zaten kendi odağı vardır.
Kendi yerli otomobilimize dönersek, bizler; mevcut babaların ikna olmasını bekleyemeyiz. Bu lüksümüz yok. Çünkü otomotiv, herhangi bir sektör değil.
Bir ülkede otomotiv varsa, çok şey var demektir.
1937'de dünyanın en iyi otosunu üreten Mercedes'i 1938'de dünyanın en iyi tankını üretirken bulduk.
1937'de dünyanın en lüks otosunu üreten Rolls Royce'u, 1938'de dünyanın en iyi savaş uçağını üretirken bulduk.
Türkiye, sorunlu coğrafyasında gücünü sadece "ekseni Doğu'ya kayan" yeni dünyanın giriş kapısı olmaktan almıyor. Fakat tehditleri de bu bahtından kaynaklanıyor.
Geçen yıl Çin'de 30 bin $'lık Çin Ferrarisi kullandım. Bizden birileri 70 bin liralık Türk Porschesi yapmış. Aradaki fark yalnızca; Çin'in "üretsin" diye birilerini ikna etmek zorunda kalmaması. Her kim üretmişse, onu baş tacı etmesi... Bizim babaları ikna etmeye değil, zaten üretmiş olanların önünü açmaya ihtiyacımız var.
Bakan Ergün'e önerim; babaları ikna etmek yerine (ki onların tercihi yerli marka değil) bu ideali göğüsleyecek yeni babalara imkân sunmanın yollarını aramaktır.