Tıpkı daha önceki "kara" günlerde; Kara Pazartesi, Kara Cuma'larda olduğu gibi...
Borsalardaki gelişmelerin "günleri kararttığı" dönemde, panik atak kararlar, daima zarar verdi, veriyor da...
Geçen hafta Merkez Bankası'nın cesur ve olağanüstü kararlarıyla finansın bu sıkıntılı dünyasında "pozisyon alan" Türkiye, dışarıdan gelecek durgunluğa karşı faiz ve munzam silahın yanı sıra Hükümet tarafındaki adımlarla "hazırız" mesajını vermişti.
Beklenen ama zamanlaması kestirilemeyen, Amerika'nın "kırılan notu" oldu.
Amerika şimdi; "benim başıma gelmez" sendromuyla yüzleşme sürecinde... Evet, Amerika'nın da notu kırılabilirmiş...
Atları da vuruyorlarsa, oluşacak olağanüstü durumun psikolojik süreçlerini yönetmek hem zaman alacak hem de sancılı olabilecek.
Zira Amerika, sıradan bir "at" değil ve vurulduğunda kuru bir üzüntüyle geçiştiremeyiz. Rezerv paranın sahibi, küreselleşmenin baskın geni ABD, hapşırsa dahi diğer pek çok ülke yatağa düşebiliyor.
Ancak bu durumun yarattığı finansal tsunaminin, hangi kıyıları nasıl tahrip edeceği konusunda az çok fikrimiz var. Misal Avrupa ve hatta Pasifik Havzası... Türkiye de benzer tehditlerin etkisi bu defa farklı olacak. Zira bu defa "hazırız!"
Merkez Bankası dün de bunu yineledi.. Merkez ne bir faiz ne de döviz limiti verdi. Dediği, krizi izliyorum, silahlarım hazır ve "yönetiyorum."
Silahlara bakıyoruz; gerekirse yine faiz indirimi, zorunlu karşılıklarda düşüş ve likidite faizinde ayarlama. Yeterli mi? Gelişmelere göre müdahale silahı, en başta bekliyor zaten.
Bunlar, fırtınalı denizde Türk Finans kesimini kayalıklara bindirmemek için alınan "proaktif" tedbirler yalnızca... Proaktif diyoruz zira bundan önce başımıza geldikten sonra çare arayan zihin yapımız değişti. Bu zihin yapısını şimdi ABD ve AB'de görüyoruz. Başlarına gelmediğinden krizin süreç psikolojisini yönetirken "zamanlamanın" ne kadar hayati olduğunu "henüz" bilmiyorlar. Ama hızla öğreniyorlar.
Söz öğrenmekten açılmışken kendimize bakalım.
Ders almışlarımızı özenle bir yana bırakırsak, finans ekranlarının kayan yazılarından inip çıkan kırmızı-yeşil okların efsunundan mıdır bilinmez; bazıları panik havasına girdi bile. Temel karine; "ABD feryat figan ediyorsa, biz de panik olmalıyız" üzerine... Hal böyle olunca, maliyetlerini katladıklarının farkında değiller.
Temel sorun, ifrat ile tefrit arasında kurulu salıncakta, ya "bize bir şey olmaz" aymazlığında veya "yandık bittik" paniğinde sallanmak gerekmiyor.
Bunun makul olanı, akıl süzgecini devrede tutmak ve sakin olmaktır.
Benzer durumlarda elindeki bonoyu satan veya döviz pozisyonunu bozanların, kriz geçip piyasalar "notu düşürülmüş ABD gerçeğini" satın aldığında, zararları ortaya çıkacak.
Değişecek olan artık işe yaramaz ezberlerimizdir.
Batılı finans otoriteleri de yanlış yapıyor.
Ki bu son gelişmeler, bu yanlışların bileşkesi değil mi?
Toplumsal aşağılık kompleksiyle davranıp, bu yanlışların tekrarı gerekmiyor ki. Sonuç; panik yapan, bedelini ödeyecek. Tıpkı daha önce olduğu gibi...