1 milyar $'lık sektör haline gelen dizi ekonomisi bugün, yalnızca dizi ihracatıyla değil, aynı zamanda platolarıyla da bölge için cazibe merkezi olmamıza hizmet ediyor. Bu sektörün 42 ülkeye ihracat yapmanın ötesinde "değer" oluşturduğu bir gerçek.
Amerikan dizileri ve Hollywood filmleri ile dünyaya ihraç edilen yaşam tarzı, yemek kültüründen modaya, dile, yönetime ve hatta inanç sistemlerine kadar büyük kırılmalara sebep oldu. Bugün FBI bir Türk markasıdır, "w, q, x" harflerini şirket tabelalarında dahi kullanır hale geldik.
George Ritzer "toplumların mcdonaltlaştırılması" kitabında, Amerikan dizileri ile bütün dünya mutfağının değiştiğini anlatır. Hollywood bütün dünyaya sadece film ve dizi izletmemiş, mesela fast food kavramıyla yerel kültürleri de dönüştürmüş bulunuyor.
Türk dizileri de benzer etkiyi, seyredildikleri ülkelerde oluşturmaya başladı. Yaşam tarzımızı yansıtan dizilerimizin kültürel etki alanı, "Türkiye, ülke dışındaki insanlar için de fırsatlar sunuyor" algısını oluşturuyor.
Bunun erken etkisini turizmde hissettik. Dizilerin izlendiği ülkeler, senaryodaki öykülerle oluşturulan kültürel arka plana uygun talepleri ve girişimleri hayata geçirmeye başladı bile.
Döner, bundan önceki dönemin yemek kültürü ihraç motifi idi. Bunu Batı'ya gurbetçilerimizle taşıdık. Fakat bu defayeme içme kültürümüzü, dizilerdeki yaşam tarzı üzerinden ihraç ediyoruz. Geçmişte ülke tanıtımını turizm broşürleri, reklam filmleriyle yapabileceğimizi sandık. Oysa bunu en etkin gerçekleştiren; dizilerimizin ve Safari türü platoların olduğunu, şükür ki biliyoruz artık.