Gönüllülük; ait olduğumuz topluma karşı duyulan sorumluluğun enerjisini tanımlıyor.
Yaygın adıyla sosyal sorumluluk, projeler üzerinden ve gönüllüler aracılığıyla daha iyi bir toplum için bütün çabaların ortak adı...
Yükselen toplumsal bilinç, firmaların yalnızca ortak, tedarikçi, çalışanlar ve çevreye karşı değil, aynı zamanda sosyal sorumluluklarını da sorguluyor. Başarı ise bu süreçlerin, gönüllülük esasına dayanıyor.
Yüz yıllık şirket olmak, yalnızca işinde iyi olmanın ötesine taşmayı gerektirir. Dün 100'üncü yılını geride bırakan IBM'in düzenlediği "100'üncü yıl, 100'lerce gönüllü" adlı yuvarlak masa etkinliğinde, Erol Bilecik moderatörlüğünde, STK'larla bir araya geldik.
15 Haziran tarihini gönüllülük hizmetine adayan IBM çalışanları, daha fazla toplumsal katkının yol ve yöntemini tartıştılar.
Genel Müdür Michel Charouk; "120 ülkede 300 binden fazla IBM çalışanının 2.5 milyon saat gönüllülük girişimine katıldığını" ifade ediyor. Yuvarlak masada STK temsilcileriyle tartışılan konu ise daha verimli gönüllülük projeleri için neler yapılması gerektiği oldu.
Bu, son derece önemli bir konu. Zira gönüllülük girişimi, sosyal sorumluluk uygulamalarındaki temel sıkıntıların da önünü açacak önemli bir unsur.
Bana göre Türkiye'de bu alanda bir algı kirliliği söz konusu. Bu işi hakkıyla yapan şirketlerimizi özenle ayrı tutarak... Gördüğüm bazı "sosyal soru(n)lu" şirketlerimizin; "hayırseverlikle piarseverliği" birbirine karıştırdığıdır.
Dünün hayırseveri "yapar, söylemez" ketumluğundaydı. Sağ eliyle verdiğinden sol elinin haberdar olmaması duyarlılığıyla yapılırdı yardımlar.
Sonra; "yapar, söyler" modeline geçtik ve adına "kurumsal sosyal sorumluluk" dedik.
Bugün ise ortalık "söyler, yapmaz" tutumundakilerle dolup taşıyor.
Oğlunun sünnetine, kızının nikâhına çalışanını davet etmeyi bile "kurumsal sosyal sorumluluk" zanneden şaşkınlar, her hayır işini "reklam" için yapar hale gelmiş...
Benim gözümde bir şirketin en büyük sorumluluğu, onu var eden topluma karşı duyacağı temel sorumluluklarını yerine getirerek başlamalı.
İşini iyi yapsın, malını kaliteli üretsin, vergisini ödesin, çalışanına hakkını versin... Bunun üzerine eğer "kurumsal sosyal sorumluluk" koyacaksa, bu işi STK'lar üzerinden yapsın.
Türkiye'de bugün hemen her alanda bir boşluğu dolduran nitelikli STK'larımız var artık. Ancak gönüllülerin elini kolunu, kaynak sıkıntısı bağlıyor.
Şirketler tam da bu noktada hem nakit hem zaman hem de aynî olarak STK'lara gönülden destek olmalı.
Bunu yaparken de medyada yer alma kurnazlığı, reklam kaygısı taşımamalı...