Yüksek büyümenin dayanılmaz cazibesi; yalnızca ekonomiyi zıplatmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkeye yeni ufuklar çizebiliyor. Krizin ufukları kararttığı dönemdeki tahminler, ortalama 2'ye katlanmış durumda. (Tablo) Türkiye, %7 ile bugün Endonezya'nın %9.5, Çin'in %8.7, ve Hindistan'ın %8.2'lik rakamı ardından yüksek büyüme liginde dördüncü sırada.
Bu performansın ilan edildiği zirve, yakın gelecekte Türk ekonomisinin ne tür yeni açılımlara gebe olduğunun da göstergesi mahiyetinde. Başbakan'ın büyüme rakamını, Türk-Arap İşbirliği Forumu ve CEO'lar Zirvesi'nde ilan etmesi, dünyaya verilen mesajı daha da anlamlı hale getiriyor. Zira büyüme hedefleri, gelecek değeri üzerinden beklenti oluşturur. Bu da AB ve ABD koridoruna sıkışmış yabancı sermaye, finans, mal ve hizmet ticaret ezberlerini sorgulatır. Dün İstanbul'da ağırladığımız bütün yabancı yatırımcılar artık, zirveye taşınan büyüme hızının kendilerine düşen açılımlarıyla ülkelerine dönecek.
Yüksek büyümenin övgüye ihtiyacı yoktur. %4 ile 18 yılda katlanan ekonominizi, %7 ile 10 yılda iki katına çıkarıyorsunuz.
Burada dikkatimizi odaklamamız gereken iki nokta var;
1- Yüksek büyüme hızının sürdürülebilirliği...
Eğer reel ekonominiz ar-ge'si, katma değeri, istihdamı ile vites büyütmez ise, 100 km süratte ve 1'nci viteste uzun süre gidemezsiniz, su kaynatırsınız.
2- Kilosu 1-10 $ arasında mal üretebilen sanayimizi, kilosu 10-100 $ katma değerine tırmandıramaz isek büyümenin getireceği mucizeleri ıskalamış oluruz.