Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Hulusi Kentmen'den Alaturka Boss'a

Türkiye'nin değişen konumu ve küresel arenada artan önemi, bizdeki yönetim kalitesini yükseltmeye zorlayacak gibi görünüyor.
Hatta bunun sancıları daha şimdiden başladı.
Küresel krizin "teğet" halinin değil de önümüzdeki iki çeyrekteki "çıkış" sürecinde, çok daha fazla şirketimizin "batma tehdidi" yaşayacağı öngörülüyor.
Sorgulanan, üretimin katma değeri ve işgücü verimi kadar, yönetimin "vizyon" ve kabiliyetleri olacak.
Hele ki kurucu patronlarımızın çoğunda görülen "arkaik kalma" hali, ikinci kuşağa "bir şeyden anladıkları yok" küçümsemesi, bu dönemde yerini "acaba?" sorusuna bırakacak.
Çeyrek asır öncesinin yerli film anlayışı bugün bölgesel standardı belirleyecek hale gelmesine rağmen işletmelerimizin çoğunun hâlâ eski yerli film motifi "Hulusi Kentmen" türü patrona takılıp kalması, sorgulamamız gereken bir alan.
Sorgulanmalı zira kurucu patron Hulusi Kentmen'in kendine duyduğu güven ve çalışanları motive eden babacanlığı yanı sıra her şeyi denetim altında tutmak isteyen "kontrol manyağı" tavrı var.
Kimi zaman, kırtasiye alımından önemli yatırımlara kadar her türlü kararı elinde tutan "one man show" tipi bir yönetim sergiliyor.
Oysa şirketin büyümesi, nitelikli insan kaynağı yaratma, finans mühendisliği, sistem yaklaşımı ve küresel oyun kurallarına son derece bağımlı hale gelmiş durumda. Bizim babacan Hulusi Kentmen'in "tek adam" rolünü rafa kaldırıp "orkestra şefliği"ne yönelmesi şart.
Oysa orkestra şefi de birinci keman da timpanist de hatta 5. senfoni kompozitörü de kendisi olma takıntısı var.
Halbuki yeni nesil yerli filmlerdeki patronlar, Hulusi Kentmen'den daha farklı davranıyor.
Bunlara, küresel jargonları, "business" dilini de zorlayarak yeni nesil Alaturka Boss diyebiliriz.
Bu yeni patron, küresel pazarların takipçisi, bölgesel fırsatların kovalayanı, şirket kârlılığının gözeticisidir.
Patronluk ayrı bir meslektir, öğrenilmesi gerekir ve yürütücü yönetimle çakışmayarak, onun bir tamamlayıcısı olmalıdır.
Bir başka eski ezberimiz, kurumsallaşmayı, patronun "gereksizleştirme" olarak algılamamızdır.
Oysa kurumsallaşma patronların işi bırakması değildir. Patrona "kendinden daha akıllı ve yetenekli" insanları bulup, onları destekleme görevi yüklemektir.
Fakat Alaturka kültür, bu noktada bizim Turkish Boss'ları bir ikileme itiveriyor; Eğer elinizdeki gücün aynı zamanda denetleyicisi iseniz, gelişmeyi nasıl yöneteceksiniz?
Türk aile şirketlerimizin yönetim zaafları konusunu bugün, en yaygın "kilitlenme noktası" olan saltanatlık döngüsüyle sonlandırıyorum.
Sermaye sahibi, aynı zamanda yönetici olduğu sistemin hata ve eksikleriyle baş etme noktasında, çok büyük sıkıntı yaşıyor.
Saltanat dediğimiz, "yaptıklarından kimseye hesap vermeme hali", şirketlerimizin en önemli zaafını oluşturuyor.
İyi bir karar ile kötü bir kararın farkı belirsizleşip, kötü kararlar sonucunda meydana gelen hatalar, yanlış adreslenmeye başlayınca, Aile Şirketinin de sonu görünmeye başlıyor.
Bu aşamada profesyonelleşmek ve insana yatırım yapmak yerine, tıpkı sultanlıklarda olduğu gibi kelle koparma ile zaten var olan beşeri sermaye de heba ediliyor.
Çok fazla iş gücü devri yaşanmaya başladığında, şirketteki mevcut kaliteli personel ile tepe yönetimi arasında çatışmalar başlıyor. Şirketin sahibi, sultan gibi davrandığı için, kendi çekirdek ailesine "biz", bunun dışında kalan herkesi de "öteki" diye ayırt etmeye başlıyor. Bu noktada doğal olarak(!) sultan ve etrafındaki aile çemberi kendilerini "en akıllı, en deneyimli, bilgili, zeki ve daha iş bilir" gördüklerinden, ötekiler de kaçınılmaz olarak "günah keçisi" haline geliyorlar.
Şirketin çökme süreci işte bu noktada başlıyor. Aslında müşteri de mal ve hizmet de hâlâ üretimde. Fakat yönetimde oluşan bu zaaf, şirketin en küçük bir krizde çökmesini ya da parçalanmasını getiriyor.
Alaturka'nın bu yeniçağında, niteliksiz KOBİ'lerimizi, küresel ve nitelikli KOBİ haline dönüştürecek yeni patron kuşağının yetenek ve sorunlar ajandası, bir sonraki yazının konusu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA