Mitler, var kalma masallarıdır. Kahramanların, şiddetin, saygının ve onurun sürdürülebilirlik öyküleridir.
Hayatımız ve işimizle ilgili enformasyonları değerlendirirken, tüm olup bitenleri ve yargılarımızı, mitlerimizin süzgecinden geçiririz.
Mitler, algılamamızı gölgeler, duyularımızla temas eder ve gerçekliği görmemizi zorlaştırır.
Mitler, değişim zamanlarının baş aktörleridir. Değişimi fark edenlerin prangaları, değişime direnenlerin sığınakları, değişim kurbanlarının da mezar taşlarıdır. Bu küresel krizin ezberleri bozduğu değişim çağında etrafımız ekonomik ve çevresel mitlerle dolu. Kriz sonrası oluşmaya yüz tutan yeni ekonomi sistemi kabul etmede (yönetmede) karşımıza dikilirler.
Mitler, semboller aracılığıyla hayatımızı yönetir. Bazen bu bir kavram, bir atasözü veya bir dil alışkanlığıdır. Özellikle büyük ve parlak başarıya sahip kurumların altını oyan, bizzat kendi eskimiş mitleri olmaktadır. Kurum mitolojileri, yeni gerçekliği kavrayacak şekilde değişir. Bu değişime direnen firmalar, mitleriyle birlikte tarih olurlar. Değişenler, yeni mitleri yaratır ve yükselen değerleri oluştururlar.
Bir kurum veya firma, değişime giriştiğinde, üyeleri için yeni mit ve semboller yaratmak zorundadır. Hatta değişimi yüreklendirmek için sembol haline gelen fakat eskimiş araçlarını, yöneticilerini değiştirmek durumundadır. Çalışanlar, "eskiden şöyle yapardık" sözlerini fazlaca duyuyorsa, bundan çıkarılacak mesaj şudur; "şanlı geçmişi yeniden canlandırmak..." Kulağa hoş geliyor olabilir ama şanlı geçmişi ancak, bu canlılığı yaratan dinamikleri yeniden yakalayarak yaratabilirsiniz. Yeni dinamikler "bilgi, paylaşım, yurttaş sorumluluğu, yaratıcılık, kaba anlamda mülkiyeti terk etmek" ise, bunu başarmak o kadar da kolay değildir.
Mitler değişiyor. Cep telefonları ve 3G ile avucumuzda dahi konuşlanan medya bize "ortak tanıdıklarımız hakkında dedikodu yapma" fırsatını sağlıyor. İletişim devrimi sayesinde global köyün her yanını biliyor ve buralara erişiyor olmamız, mitlerimizin artık, "işe yaramadığını" ortaya çıkarıyor.
Yöneticiler, geçmiş başarılarını dayandırdıkları ve fazla inandıkları mitleri sorgulamak zorunda. Ve küresel krizin tetiklediği yeni ekonomik düzende, dünyanın yeni mitlerini bulup çıkarmak mecburiyetindeler.
Hayatımızı kuşatan mitleri gözden geçirin. Mal satmaya, mal almaya, anlamaya, ulaşmaya, ikna etmeye çalıştığınız hedef pazarları gözleyin. İletişimin altın kuralı, sizin ne düşündüğünüz değil, benim ne algıladığımdır. Şayet ben sizin potansiyel Müşteriniz isem, "benim algılamamı genişleten ve çerçeveleyen mitleri" anlamak zorundasınız. Sizin mitleriniz ise benim umurumda değildir.
Son 10 yılda olup bitenlere baktığımızda, rekabette olduğumuz ülkeler, firmalar ve endüstrilerdeki mitlerin çok hızlı değiştiğini görürüz. Fortune 500'deki firmaların yarısı bugün liste dışı. Onların yerinde yeni mitolojileriyle yeni kurumlar var. Bizim İSO 500'e baktığımızda 10 yıl içinde yaşanan benzer değişim, kurum mitolojilerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini söylüyor bize. Kafamızı kaldırıp kısır gündemin dışında dünyaya göz gezdirirsek, bu mit denizinde, neyin doğmakta, neyin de ölmekte olduğunu fark edebiliyoruz. Gençlerin ilgi alanları, müzik tercihleri, çocukların masal anlayışı, kadınların yeni ilgi alanları, çalışanların yöneticileri asla söylemedikleri, müşterinin itibar açlığı ve diğerleri...
Mitleri yönetirseniz, "yeni mit" siz olursunuz. Aksi halde mitolojik bir aktör olarak tarihin tozlu sahnesine kaldırılırsınız.