Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı, önümüzdeki bahara kadar atılacak adımlar konusunda oldukça fazla bilgi aktardı bize. Öncelikle krizden çıkış programının üzerinde çalışıldığını ve bunun orta vadeli olacağını öğreniyoruz.
Krizden çıkış stratejisinden söz ediliyor ve Türkiye'nin atacağı adımların netleştiği söyleniyor. Orta vadeli program, henüz hayatımızda yer almasa da en azından yeni ve farklı bir yaklaşım olacağı kesin. 2005'te de 3 yıllık orta vadeli program yapmış ve adına "istihdam geliştirici büyüme" demiştik. Her ne kadar istihdam geliştirme alanında başarısız olsa da daha disiplinli bir kamu sağlamayı başarmıştı. Bu defa istihdam için hangi somut adımlar atılacak? Doğrusu bunu çok merak ediyorum. Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı teşvik paketi de istihdamı genişletmeye yönelik yığınca tedbir barındırıyordu, henüz bir iyileşme fark edemedik.
Peş peşe açılan ve bütçe külfeti 50 milyar lirayı aşan kriz paketleri de istihdam konusunda fazlasıyla cesur tedbirler sunmuş fakat netice değişmemişti. Peki ama neden?
Bunun sebebini acaba istihdama bakış açımızda arayabilir miyiz? Mesela İstanbul Sanayi Odası'nın "Ekonomik Tespit Anketi" sonuçları... Sanayici, "şükür ki" artık geleceğe umutla bakıyor. Zira Anket'in 2009 ikinci yarısına dair beklentileri iyimser çıkmış.
Fakat aynı iyimser sanayici, istihdamdaki daralmanın süreceğini düşünüyor. 2008'in ikinci yarısında 76.7 olan istihdam endeksi, 2009'un ilk yarısında % 66.6'ya gerilemiş. Ekonomiyi, fizik veya kimya gibi bilim dallarından ayıran bir özellik; aktörlerinin her bilgi düzeyinde farklı davranabiliyor olmasıdır. Misal bir demir atomuna kaynama noktasını söylerseniz, buna aldırmaz ve tutumunu değiştirmez. Ekonominin atomu olan bireyler, böyle davranmaz. Eğer geleceğe dair iyimserlik bilgisi oluşmuşsa zaten gelecek "iyimserleştirilir" ve tutum değişir. Sanayicinin geleceğe dair iyimserliği şüphesiz iyi bir şey. Nitekim bundan 2 ay öncesinde "ihtiyatlı iyimserlik" diye tanımladığım olgu bugün İSO anketinde "artarak" sürmüş. Fakat yine aynı anket, istihdam konusunda "iyimser" olamıyor. Tam da bu sebepten "sanayicinin istihdamı geliştirme noktasında bir açılım sergilemeyeceği kesin" diyebiliriz.
Peki bu nasıl olacak? 3 milyon 750 bini resmi, bir o kadarı da kayıt dışı işsiz ile "anlı şanlı büyüme" zamanlarımıza nasıl döneceğiz? Belli ki hükümetin tek yanlı "istihdam geliştirici" tedbirleri işe yaramıyor. Sendikalar zaten istihdamı geliştirmekten ziyade istihdam üzerinden "kişisel gelişim" peşinde. Hal böyle olunca krizden çıkış konusunda strateji çalışanların, daha karmaşık denklemlere ihtiyacı var demektir. Zira kriz paketleriyle şişen bütçenin "açık" sorunları, kemer sıkmalardan, mali disiplinden söz ededursun, istihdamı geliştirme alanında yapılacakları "piyasanın merhametine" ve hatta "aklına" bırakmak, akıl kârı olmayacak. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin krizi daha hafif bir borç yükü ve daha sağlam bir finans sistemiyle atlatacağını söylüyor. Doğrudur; krizde bankacılık alanında bir çöküş yaşamadık. Ancak bankalar çökmesin diye de firmamızı çökerttik. Er Ryan'ı kurtardık belki ama binleri "ziyan" ettik. Küresel krizde bankaları kâr etmekle övünen tek ülke olmak, "fiyakalı olmakla birlikte" akıllıca mıdır?
Krizde kimi koruyup kimi feda edeceğimiz konusunda bir stratejimiz yoktu.
Bu yüzden örgütlü olanlar ve sesi çok çıkanlar, daha avantajlı hale geldi. Ancak başta işsizlerimiz ve pek çok işletme, değer yaratmasına rağmen yok olup gitti. Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı'nda sözü edilen "orta vadeli krizden çıkış stratejisinin", "sesi çok çıkanları memnun edecek bir belge" olmasından endişe ediyorum. Şimdiden "bütçe açığına dikkat" diye başlayan söylemler ortalıkta yankılanır oldu. TOBB'undan TÜSİAD'ına dek yığınca güç odağı, kriz sonrası için pozisyonlarını güçlendirme telaşında. Fakat iki temel sıkıntı var.
1- İstihdam; kamu tedbir paketleriyle gelişmiyor, özel sektörü de ikna etmeli.
2- Yenilikçilik; şimdiki verimsiz ürün ve yapılarla kriz sonrasında avucumuzu yalarız. Yeni bir sanayi ürün yelpazesi ve nitelikli mal ve hizmet ihracatı şart.
İstihdamı ve yenilikçiliği dışlayan stratejilerin bizi krizden çıkaracağına inanmıyorum.