Yılın annesi seçtiğimiz kadın, kızını pazarlarken yakalanıyor.
Sıradan bir haber gibi görünse de çürümüşlüğün boyutu konusunda dehşet bir gösterge bence.
Herhangi bir ülkede benzer bir çirkin vaka yaşanabilir. Ahlaksız bir kadın, kızını pazarlarken yakalanabilir. Bunu "adi ve yüz kızartıcı suç" diye tanımlayabilirsiniz.
Fakat yine aynı kadını "yılın annesi" seçmiş iseniz, bu tanım sizce yeterli olur mu?
"Adi suç", "yılın annesi" ni tanımlasın diyelim. Diyelim de; "yüz kızartıcılık" noktasından baktığımızda acaba yüzü kızaracak olan sadece bu anne(!) mi? Yoksa; bu kadını yılın annesi seçen sistem mi, ilkesizlikler mi, kritersizliğimiz mi ya da çürümüşlük mü?
Bir başka yüz kızartıcılık, eski cumhurbaşkanlarından birinin oğlunun, ihale çetecisi zannıyla gözaltına alınması...
Bu nasıl bir yüzdür ki kızarmaz?
Peki onu vekil seçen milletin, bizlerin yaptığına ne demeli?
Şu sıralar kirlenmekten şikayetçi herkesin dilinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözü dolaşıyor; "söz konusu vatan ise gerisi teferruattır."
Ancak kendi çıkarları için vatanın bekasını dahi polemik konusu yapabilenlere baktıkça, geçerli olan söylem, şöyle ortaya çıkıyor; "söz konusu olan şahsi çıkarlarım ise vatan bile teferruattır."
Siz, tıpkı "yılın annesi" örneğindeki gibi kendi kişisel ikbali yüzünden vatanı dahi teferruatlaştırabilene "hainlerden de beter" diye kızabilirsiniz.
Ancak benim sorgulamak istediğim; nasıl oluyor da bu insanları tercihlerimizle yüceltip ikbal sahibi yapabildiğimizdir.
Sorgulanması gereken budur.
Suyu getirenle testiyi kıranı ayırt edici kriterleriniz yoksa, bu gibi şaşkınlıklar da kaçınılmaz oluyor.
Kriterleriniz net değilse, onlara itibar etmiyorsanız, başınız belada demektir.
Üstelik bu ilkesizlik, kritersizlik yalnızca toplumsal olaylar veya siyasette değil, yönetimin her kademesinde "yıkım etkisi" gösteriyor.
Çoğu şirketin "performans kriteri" diye alıp kullandığı ama kendisinin dahi itibar etmediği yığınca kriter var.
Bu omurgasızlık, bir süre sonra amacı da saptırabiliyor.
Kızını pazarlayanı yılın annesi seçen sistemi bir de bu "samimiyet" ve "liyakat" noktasından sorgulamak gerekmiyor mu?
Hainden beter olmak, şahsi çıkarına vatanı dahi alet etmek değil midir?