Fed politika faizini bir kez daha 75 baz puan artırdı. Üçüncü kez peş peşe gelen 75'lik artış sonrası politika faizi 3-3.25 aralığına geldi. Son 40 yılın en şahin Fed'i var karşımızda. Fed Başkanı Jerome Powell, enflasyonu düşürmek için başka alternatiflerinin olmadığının altını bir kez daha çizdi. Faiz artışlarının ekonomi üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini; ancak yüksek enflasyonun daha büyük bir sorun olduğuna vurgu yaptı. Enflasyonu geç olmadan düşürmek için acı reçeteyi uygulamaya hazırız mesajı verdi.
Powell, mevcut koşullarda yumuşak iniş ihtimalinin azaldığını kabul etti. Fed'e göre bu sürecin Amerikan ekonomisini resesyona sürükleyip sürüklemeyeceği halen kesin değil. Ama Fed kurmaylarının çoğundan gelen açıklamalar, enflasyonu düşürebilmek için küçük çaplı bir resesyonu göze aldıklarının sinyalini veriyor. Büyüme beklentileri gerilerken, işsizlik rakamlarının yukarıya çıkacağı öngörülüyor.
KARAR TÜM DÜNYAYI ETKİLİYOR
Fed'in aldığı kararların etkileri Amerikan ekonomisiyle sınırlı kalmıyor. Fed faizi artırdıkça, dolar dünya genelinde güç kazanıyor. Bu süreç özellikle gelişen ülkelerin makro dengelerini zorluyor. Doların değer kazanması, gelişen ülkelerde ithal ürünlerin yerli para cinsinden fiyatının artmasına neden olarak enflasyonu besliyor. Euro ve Avrupa ekonomisi de güçlü dolardan muzdarip. Fed'in bu aralar önceliği enflasyonu yeniden yüzde 2'ye çekmek. Bu doğrultuda attığı adımların küresel ekonomiye yansımaları ile şu sıralar çok fazla ilgilenmiyor.
TCMB PİYASALARI ŞAŞIRTMADI
Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) son bir yıldır diğer merkez bankalarından farklı bir para politikası anlayışıyla hareket ediyor. TCMB enflasyondan ziyade yerli üretime ve büyümeye öncelik veriyor. Enflasyonun orta ve uzun vadede kalıcı olarak düşmesi için yerli üretimin desteklenmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Bu doğrultuda para politikasının faiz bacağı mümkün mertebe gevşek tutuluyor. Kur üzerindeki baskıyı hafifletmek ve kredi mekanizmasını yönetebilmek için ise makro ihtiyati tedbirler devreye sokuluyor. Ağustos ayında politika faizini yüzde 14'ten yüzde 13'e çeken TCMB, eylül toplantısını da pas geçmedi. Son toplantıda faiz yüzde 12'ye çekildi. Piyasalar TCMB'nin yeni para politikası anlayışını kavradılar gibi. Hatta alıştılar desek daha doğru olur. Piyasa oyuncularının geneli bu toplantıda faizin bir puan daha aşağıya çekileceğini bekliyordu. Dolayısıyla bu faiz indiriminin piyasa beklentileriyle uyumlu gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ama piyasaların TCMB'yi anlama yolunda kat ettiği bu mesafe, beklentiler kanalının randımanlı biçimde çalıştığı anlamına gelmiyor. Piyasalar para politikasının daha da gevşetileceğini öngörüyor ama mevcut politika tasarımının sürdürülebilirliğine yönelik soru işaretleri devam ediyor.
KREDİ FAİZLERİ GEVŞİYOR
Bir önceki faiz indiriminden sonra TL bazlı açılan ticari kredi faizlerinin ortalaması yüzde 25-26 civarından yüzde 20'ye inmişti. Bu gerileme reel sektör için kıymetli. Ama faiz oranı düşse de krediye erişim noktasında reel sektörden gelen şikâyetler belli açılardan devam ediyor. Özellikle de kredi limitleri konusunda. TCMB'nin faizi bir puan daha aşağıya çekerek kredi kanalını biraz daha rahatlatmayı amaçladığını söyleyebiliriz. Büyümeyi destekleyici bu adımın enflasyon ve kur cephelerini nasıl etkileyeceğini önümüzdeki haftalar gösterecek. İhracat ve turizmde yüzleri güldüren performans, döviz arzında TCMB'yi bir noktaya kadar rahatlatıyor. Yüksek enerji fiyatları ve dışarıda merkez bankalarının para politikasının gittikçe sıkılaştırması ise TCMB'nin işini zorlaştırıyor. Tüm bu yaşanalar neticesinde TL'nin dolar karşısında kademeli ve kontrollü biçimde değer kaybettiğini görüyoruz.