Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NURULLAH GÜR

Enflasyon görünümü ve faizin olası rotası

Merkez Bankası Başkanı, politika faizinin enflasyonun üzerinde belirleneceğini yineledi. 2021 sonuna kadar politika faizinin kademeli olarak, yüzde 19’dan 15’e inme ihtimalinin oluşabileceğini söyleyebiliriz

Ocak ortasından itibaren içeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler neticesinde TL'nin değer kaybetmesi, enflasyon görünümüne olumsuz yansıdı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın son enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 9.4'ten yüzde 12.2'ye revize edildi. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, politika faizinin gerçekleşen ve beklenen enflasyonun üzerinde belirlenmeye devam edeceğine yönelik sözlü yönlendirmesini yeniledi. Gerçekleşen enflasyonun mevcut yıl sonu enflasyon beklentisine paralel biçimde gerileyeceğini varsayar ve akran gelişmekte olan ülkelerle aramızdaki ortalama 250-300 baz puanlık risk primi farkını da hesaba katarsak, üçüncü çeyrekten başlayarak 2021 sonuna kadar politika faizinin kademeli olarak yüzde 19'dan 15'e inme ihtimalinin oluşabileceğini söyleyebiliriz.



GEÇİŞKENLİK ETKİSİ NEDEN YÜKSEK?
TCMB'nin enflasyon raporları sadece ekonomik aktivite ve enflasyon görünümünü analiz etmekle kalmaz, ayrıca ekonominin yapısal meselelerine ve güncel gelişmelere dair yapılan bilimsel çalışmaların özetlerini de içerir. Paylaşılan bu çalışmaların bir tanesi Türkiye'nin enflasyon konusunda başını ağrıtan döviz kuru geçişkenlik etkisi üzerine. Türkiye tüketim ve üretimin ithal içeriğini noktasında diğer gelişmekte olan ülkelerden bariz bir negatif ayrışma yaşamıyor. Tüketim ürünlerinin ithal içeriği Türkiye'de yüzde 15 iken, diğer gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 14.6. Kayda değer bir fark yok; ancak ulusal para birimindeki değer kayıplarının enflasyonu artırıcı etkisi Türkiye'de diğer ülkelere kıyasla çok yüksek. Türkiye'de döviz kurunun geçişkenlik katsayısı ile tüketimin ithal içeriği arasındaki fark yaklaşık 40 yüzde puan kadar. TL değer kaybettiği zaman bunun enflasyonu artırıcı etkisi, ekonominin yapısal koşulları içerisinde gerçekleşmesi beklenen orandan daha fazla gerçekleşiyor. Macaristan ve Peru gibi ülkelerde yapısal geçişkenliğin üzerinde bariz bir döviz kuru etkisi görülmüyor. Bazı ülkelerde geçişkenlik etkisi yapısal olarak olması gerekenin de altında. Peki, bizde geçişkenlik etkisi neden yüksek seyrediyor olabilir? Para politikasının öngörülebilirliğinin düşük olması, bu farkı açıklayan bir faktör. Ayrıca eğer ithal içeriğin yüksek olduğu tüketim ürünlerinde talebin fiyat esnekliği düşük ise, şirketler ciro kaybederiz korkusu yaşamadan döviz kurlarındaki artışı rahat ve fazlaca fiyatlarına yansıtıyor olabilirler.



KAPANMANIN EKONOMİK MALİYETİ
Salgınla mücadele kapsamında alınan kısıtlayıcı tedbirlerin kısa vadede ekonomiyi olumsuz etkilediği aşikâr. TCMB araştırmacıları, tedbirler neticesinde azalan insan hareketliliğinin ekonomik aktiviteyi ne derece olumsuz etkilediğini ölçmüşler. Bu araştırma için Google tarafından açıklanan hareketlilik verileri kullanılmış. Google, salgının ilk günlerinden bu yana insanların farklı mekanlara (alışveriş merkezi, eğlence yerleri, market, park vb.) gerçekleştirdikleri ziyaretlerin sayısı ve buralarda geçirdikleri sürelerdeki değişime yönelik ülke bazında veriler açıklıyor. İstatistiki bulgular, Türkiye'de insan hareketliliğindeki 10 yüzde puanlık düşüşün ekonomik büyümeyi yaklaşık 2.7 yüzde puan aşağıya çektiğini gösteriyor. Buna göre, eğer salgının ikinci dalgası kapsamında alınan kısıtlayıcı tedbirler gereği hareketlilik azalmamış olsaydı, 2020'nin son çeyreğinde yıllık büyüme yüzde 5.9 yerine 8 civarında gerçekleşebilirdi. Benzer bir analiz 17 Mayıs'a kadar alınan tam kapanma kararı için yapıldığında, son tedbirlerinin 2021'in ikinci çeyreğinde büyümeyi ortalamada 1.3 puan aşağıya çekebileceği hesaplanmış. Bu tahminlerin kısa vadeyi kapsayan bir kısmi denge analizi olduğunu vurgulamakta fayda var. Kısa vadeli olumsuz etkilerine rağmen, kısıtlama tedbirlerinin orta ve uzun vadede ekonomi üzerinde olumlu etkilerinin olması beklenir. Zira, salgının yeni dalgasının önüne geçilememesi durumunda yüksek seyredecek vaka ve ölüm sayıları üretimin sekteye uğramasına, ülkenin beşeri sermayesinin zarar görmesine, turizmde gelir kayıpların yaşanmasına ve oluşacak karamsar havayla birlikte tüketim ve yatırım harcamalarının azalmasına neden olabilir. Dolayısıyla, kamu sağlığının yanı sıra orta ve uzun vadede ekonominin gidişatını düşünerek de kısıtlama tedbirlerine uymalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA