Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kahire'de düzenlenen D-8 zirvesinden dönerken uçakta gazetecilere , "yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar" açıklamasını yapmıştı.
Dün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam'da yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile görüştü. Bu görüşme, dışişleri bakanı düzeyinde yeni yönetime yapılan ilk resmi ziyaret anlamını taşıyor. Bu anlamda, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın geçtiğimiz günlerde Şam'a gitmesi nasıl bir sembolik anlam taşıyorsa, Fidan'ın ziyaretinin de aynı zamanda görüşülen konuların ötesinde tarihi bir önemi var.
Suriye yeni yönetimi de bu ziyaretin tarihi öneminin farkında. Karşılamada çok samimi görüntüler vardı. Ahmed eş-Şera ilk kez takım elbiseli ve kravatlı olarak Fidan'ı karşıladı. Görüşmede her iki ülkenin bayraklarının yer alması ve görüşmeye katılanların verdiği görüntü kurumsal devlet diplomasinin protokollerinin tam anlamıyla işletildiğinin kanıtıydı.
Türkiye'nin Suriye politikasının uluslararası toplumla karşılaştırıldığında istisnai bir konum teşkil ettiğini kabul etmeyen yok. Küresel ve bölgesel bir çok aktörden farklı olarak, Türkiye Suriye'nin istikrarının ve yeni yönetimin başarısının herkesin yararına olduğunu düşünüyor.
Türkiye Suriye'nin geleceğinde kilit ülke olma durumunu sağlıklı bir zeminde konumlandırmaya çalışıyor. Suriye'nin geleceğini kendi halkının belirleyeceğini her fırsatta ifade ediyor.
Suriye'nin yeniden inşası ve imarında kendi tecrübesini ve kapasitesini aktarması aynı zamanda yeni yönetimin beklentisi ile uyumlu. Suriye'nin geleceğinde nasıl ki uluslararası toplum Türkiye'yi anahtar ülke görüyorsa, yeni yönetim düşüncesi de benzer. Yapılan açıklamalarda Türkiye'nin rolüne özel bir önem veriliyor.
Türkiye'nin rolü sadece imar ve inşa ile sınırlı değil. Aynı zamanda, geçiş süreci ile birlikte, Suriye'nin devlet olarak uluslararası kabulünün sağlanması, yaptırımların kaldırılması, ekonomik yardımlar için uluslararası toplumun harekete geçirilmesi ve terör örgütlerinden temizlenmesi gibi konularda aktif bir rol üstlenecektir.
Suriye'nin geleceğinde iki ülkenin geliştireceği ilişki biçiminin başarılı olması durumunda, bu özel ilişki biçimi, devletlerarası ilişkiler açısından da yeni bir model ortaya çıkaracak. Bu yeni model, Birinci Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu'da bölge dışı büyük güçlerin çıkarlarının korunmasına yönelik şekillenen sorunlu çarpık düzen inşasından farklı.
Yeni düzen arayışında, öncelikle Suriye halkının çıkarına olan ve çoğulcu, güvenli, istikrarlı sürdürülebilir bir başarılı devlet modelinin inşası önemli. Bu inşayı, dışardan dayatmalar değil, Suriye halkının kendi iradesi ile belirlemesi ve başarması bir ilk olacak. Ancak bu süreç, aynı zamanda sınama ve meydan okumalara da açık olduğundan riskleri de içinde barındırıyor.
Önümüzdeki günlerde, Suriye'nin yeniden imar ve inşasına yönelik yapılacak çalışmaları hızlandırmak için Şam'a Türkiye'den yeni ziyaretlerin yapılması beklenebilir. Şehirlerin imarı, barınmaya yönelik atılacak adımlar, sağlık, eğitim, enerji, altyapı, devletin yeniden yapılandırılması gibi başlıklarda Türkiye'nin yapacağı katkıların yol haritası çok uzun olmayan bir sürede şekillenecektir.
Hakan Fidan'ın basın toplantısında, "zaman bekle ve gör dönemi değildir. Bir an önce harekete geçmeliyiz" açıklamasını bu minvalde okumak gerekir.