Suriye'de muhalefet, askeri cephede üstünlüğü mevcut durumda elde etti. Rejim, savunmada giderek daha çok zorlanıyor. Ancak rejim bu gerçekliğe rağmen, bir müzakere sürecine yanaşmıyor. Hama'nın önemli bir kısmının muhalefete geçmesine rağmen, rejimin askeri ya da siyasi çözümün de içinde olduğu bir diyalog sürecini başlatmaması, İran'ın yeni milis güçleri getirme vaadi olabilir. Irak yönetimi, kendi ülkesinden Suriye'ye İran destekli milislerin geçmesini istemiyor. Buna rağmen, sahada milis güçlerin toplanmaya çalışıldığı da biliniyor. ABD, Irak'tan Suriye'ye geçen milis güçleri havadan bombalasa da yine de çatışma bölgesine sınırlı da olsa yeni unsurların gelmesi rejimin umudunu artırıyor olabilir. Rusya'nın da zaman zaman havadan bombardımanını bu minvalde değerlendirmek gerekir.
Muhalefet, Hama'yı aldıktan sonra önündeki iki tercihten birini seçebilir. İlki ve rasyonel olanı, burada bir hat oluşturarak, mevcut kazanımlarını bir statükoya dönüştürmek. Diplomasi ve müzakere için bu üstünlüğünü avantaj olarak kullanmak. İkincisi, askeri alandaki elde ettiği özgüven ve üstünlükle Şam'a kadar ilerlemeyi denemek. Böyle bir durumda rejimin tamamen düşme ihtimali sahanın radikal bir değişimini beraberinde getirebilir. Muhalefetin ikinci tercihte bulunması halinde, soruna doğrudan ya da dolaylı taraf olan aktörler, rejimin bir şekilde ayakta kalması için harekete geçeceklerdir.
Suriye sahasına müdahil olan güçlerin çoğunluğu, rejimin düştüğü bir denklemde sorunun çözümünün ve müzakerelerin çok daha zor olacağını düşünmektedir. Çünkü rejimin düştüğü bir denklemde, Suriye'de krizin ve çatışmaların daha da derinleşme ve uzama ihtimali bulunmaktadır.
Böyle bir denklemde, Türkiye'nin merkezde olduğu kademeli diplomatik çabalar hızlandı. Hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hem de Dışişleri Bakan Hakan Fidan, bölgesel tüm aktörlerle Suriye'nin geleceğini konuştular. Uluslararası medyada ve Türkiye'nin kendi iç muhalefetinde, Suriye'deki çatışmalara müdahilliği ile ilgili farklı yaklaşımlar dile getirilse de Ankara en başından itibaren meseleye itidalli ve temkinli bir şekilde yaklaştı. Diplomasinin merkezde olduğu bir tutum takındı. Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda, adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir siyasi çözümden yana olduğunu diplomatik çabaları ile gösterdi.
Türkiye, Suriye'nin geleceği ile ilgili diplomatik çabalara yoğunlaşırken, iç savaşın daha da tırmanmasını istemediğini açıkladı. Sivil kayıpların yaşanmaması, şehirlerin tekrar bombardımana tabi tutularak yıkıma uğramaması gerektiğini söyledi. Bunun yanında, sahadaki çatışmalardan yararlanarak terör örgütünün herhangi bir kazanım elde etmesini istemiyor. Astana Süreci ile farklı mutabakatlarla garanti alına alınan ancak yerine getirilmeyen haklarını kullanıyor. Tel Rıfat'ın terörden temizlenmesi mutabakatta belirtilen hususların gecikmeli de olsa yerine getirilmesi ile ilgilidir.
Normalleşme çağrısına Esad, zamanında karşılık vermeyerek bir fırsatı kaçırsa da, Türkiye rejim ve muhalefetin müzakere edebileceği bir diyalog sürecinin kurulmasını önemsiyor. Görüştüğü tüm taraflara, Esad'ın masaya gelmesi konusunda baskı yapılmasının gerekliliğini belirtiyor. Türkiye, diplomatik çabaların bölge ülkeleri açısından da dikkatle takip edildiğinin hatta desteklendiğinin farkında.
Hafta sonunda Doha'da gerçekleştirilecek Astana Toplantısı'nda, müzakerelerin çerçevesi ve çıkacak sonuç, İran ve Rusya'nın pozisyonunun görülmesi bakımından önemli. Buradan çıkacak sonuç aynı zamanda, sahadaki mevcut durumun nereye doğru evrilebileceğinin de işareti olacak. Diplomatik çabalar mı sahayı belirleyecek yoksa saha mı diplomatik çabaları şekillendirecek bekleyip göreceğiz.