Muhalefet, 2019 yerel seçimlerinden bu yana kendisine aday arıyor. Hiç ara vermedi. Seçimler geldi geçti adaylık yarışında aynı yöntemler tedavülde. Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanları seçim öncesinde beş yıl adaylık yarışındaydılar. Bir önceki seçimde bir birlerine galip gelmedikleri için yarım düzüne cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ihdas edilerek bu iki belediye başkanına pozisyon üretilmişti. Şimdi de giderek sertleşen bir rekabet var aralarında. Büyükşehirleri ikinci kez CHP yönetiyor. Geçmiş dönemde, halkla ilişkiler faaliyeti ile eleştiriler perdelenmeye çalışıldı. AK Parti döneminde bitirilmeye yakın projeleri açarak kendilerinin yaptığını söylediler. Geçmişte devam eden hizmetlerin tabelalarını değiştirerek yeniden markalamaya çalıştılar. Beklentiler böyle yönetildi. Eleştirileri de, "yapacakları hizmetlere hükümetin engel olduğunu" söyleyerek çocukça argümanlarla durumu idare ettiler.
Bu tip halkla ilişkiler belediyeciliği belirli bir dönem göze batmaz. Özellikle uzun dönemli iktidar pratikleri üzerinden iktidara mesafelenmiş seçmenler, muhalefeti tolere etmeye daha meyillidirler. Çünkü, iktidar karşıtlıkları, hizmet ya da yatırım siyaseti üzerinden değil de daha makro siyaset ve söylemler üzerinden şekillenmiştir. Böyle olduğu için yereldeki hizmet ya da yatırım eksiliğinden dolayı kredilerini hemen sonlandırmazlar. Bir önceki dönemde, halkla ilişkiler faaliyeti ile belediyeleri yöneten başkanlar, genel siyasetin belirleyiciliği üzerinden yeniden kazandılar. Hatta oylarını artırdılar. Seçimlerden böyle sonuç çıkınca, nasıl olsa kazanıyoruz düşüncesiyle, bu sefer tamamen seçildikleri şehirleri terk ettiler. Genel siyasete yoğunlaştılar. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, şehrin geleceğinden daha çok kendi adaylığı ve partisinin geleceğine odaklandı.
AK Parti'nin İstanbul ve Ankara'yı yönettiği dönemlerde belediyecilik hizmetleri açısından bu iki şehir diğerlerine model oluştururdu. Örnek iyi uygulamalar diğer Anadolu şehirleri tarafından kopyalanırdı. Hizmet çıtası açısından diğer belediyeler bu iki şehirle kendilerini kıyaslardı. Geçmişte bu iki şehir yerel hizmet ve yatırımlar açısından nasıl iyi bir model oluşturmuşsa, maalesef bugün de tam tersi bir model oluşturuyor. Şehrin kaynaklarını, rantını, o şehre hizmet için değil de genel siyasetin ve adaylık yarışının lojistiği için kullanmak normalmiş gibi davranılıyor. Bu da diğer şehirler tarafından farklı amaçlar için kopyalanıyor.
Sonuç olarak, bugün muhalefetin yönettiği büyükşehir genel siyasete feda ediliyor. Zamanında yapılması gereken yatırımlar yapılmadığı için sorunların çözüm maliyeti gelecekte çok daha büyük olacak. Bu durum 1994 öncesi İstanbul'u başta olmak üzere diğer şehirlerde görüldü. İzmir'de yıllardır yapılması gereken yatırımlar yapılmadığı için bugün mevcut sorunların çözemeyeceğini CHP'li belediye başkanı bizzat kendi ilan etti. Hükümete "gelin sorunları siz çözün" diye çağrı yaptı.
Gelecekte, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, CHP'nin yönettiği birçok büyükşehir İzmir gibi olacak. Bugün nasıl olsa kazanıyoruz diyenler, tekrar CHP'nin 1994 öncesi yerel yönetim tecrübesine atıf yapacak. "Hizip siyaseti ile uğraşırken, şehirleri ihmal etmemizin faturasını seçmen bize ağır kesti" diyecekler. Ama olan bu şehirlere ve şehirde yaşayanlara olacak. Şehirlerin kaynaklarını kendi ikbali için kullananları da millet iyi sözlerle yad etmeyecek. Şehirlere yazık etmeyin.