Küresel piyasalarda doların gücü sürerken hisse senedi borsalarında satışlar devam etti. Emtia fiyatları da satış baskısı altında kaldı. Özellikle Çin'den ve Avrupa'dan gelen veriler ekonomilerin giderek daha da yavaşladığını gösterdi.
ABD'de açıklanan istihdam verileri ise ilk bakışta çok parlak bir tablo çizdi. Cuma günü gelen tarım dışı istihdam verisi 248 bin artarkan işsizlik oranı altı yıl sonra yüzde 5,9'a indi. Böyle bakınca her şey çok güzel görünüyor. Ama işgücüne katılım oranı yüzde 62,7 ile 36 yılın en düşük seviyesine inmiş bulunuyor. İşgücünde yer almayan toplam nüfus ise 92,6 milyona çıkarak yeni bir rekor kırdı.
Bunun anlamı şu: 2008 krizinden sonra yaklaşık 11 milyon kişi işgücünden düştü. İstatistiklere göre bu insanlar iş aramıyor. Ancak işgücü rakamının sürekli azalmasında temel neden, bir ya da iki yıla kadar sürede iş bulamayanların artık istatistiklerin dışına çıkması. Bu insanlara işsizlik yardımları kesiliyor ve bundan sonraki hayatlarını evlerinde oturarak sürdürecekleri varsayılıyor. Yine aynı nedenle işgücünde yer almayan nüfus sürekli yeni rekor kırarak artıyor.
İşgücüne katılım oranı, kriz öncesinde olduğu gibi yüzde 67 olarak kabul edilirse işsizlik oranı yüzde 5,9'dan yüzde 10'un üzerine çıkacaktır. Bu neden önemli? ABD Merkez Bankası (Fed) bu istihdam verilerini temel alarak para politikasını yavaş yavaş sıkılaştırıyor. Oysa ABD ekonomisi dünyanın geri kalanından çok daha iyi durumda değil.
Fed bu verilere bakarak bu ay tahvil alım programını sona erdirecek. Fed'in parasal sıkılaştırmaya gitmesi dünya ekonomisinin derin bir durgunluğa girmesini hızlandırıyor.
ECB KANDIRMACASI
Avrupa ekonomisi çok ciddi bir durgunluğa ve bunu izleyecek devasa bir borç krizine ilerlerken Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise piyasaları açıklamalarla manipüle etme çabasını sürdürüyor. Avrupa ekonomisinin durgunluğa ilerlediği altı ay önce belliydi ama ECB haziran toplantısında pek de işe yaramayan TLTRO programını açıkladı.
Buna göre ECB bankalara bedava para verecek, bankalar da bunu şirketlere yönlendirecekti. Bankalar zaten kredi vermiyordu, durumu iyi olan şirketler de kredi talep etmiyorlardı. Bu nedenle bankalar geçen ayki TLTRO ihalesinde sadece 82 milyar euro kullandı.
ECB, perşembe günü yaptığı toplantıda da havanda su dövmeyi sürdürdü. ECB varlığa dayalı menkul kıymet (VDMK) alımlarına hazırlanıyor ama bundan da pek bir sonuç alınamayacak, çünkü piyasada fazla VDMK yok, toplam rakam 200 milyar euro civarında.
ECB, piyasaların umutla beklediği tahvil alımı yoluyla parasal genişlemeden ise çok uzakta. Önce, başarısız olacağı belli olan bu programlardan sonuç alınması beklenecek. Bu da en az 10-12 ay daha zaman alacak gözüküyor. Bu arada Avrupa'daki resesyon iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hal alabilir.
Ukrayna, İslam Devleti, Ebola virüsü derken dünya ekonomisinin büyük bir durgunluktan kurtulma şansı giderek azalıyor. Bu durum fiyatlara giderek daha fazla yansıyor. Brent petrol dört ayda yüzde 20 düştü. Küresel ekonomideki canlılığın göstergesi olan bakır ve alüminyum fiyatları sürekli geriliyor. ABD'de faiz artırımı beklenmesine karşın hem ABD hem Avrupa'da tahvil faizleri inişte. Doların, euro ve Japon yeni karşısında değer kazanması ise zaman içinde yeni borç krizlerini tetikleyebilir.
Merkez Bankası'nın ve ekonomi yönetiminin, dünyadaki riskleri göz önünde bulundurarak ekonomiyi canlandıracak adımları hemen atması gerekiyor.