Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MURAT ARIN

Doların yükselişi ne anlama geliyor?

Küresel piyasalarda geçen haftanın ilk yarısında dolar fırtınası esti. Dolar, bütün para birimleri karşısında hızla değer kazanırken lira karşısında 2.21'e kadar yükseldi. Dolardaki hareket tahvil, hisse senedi ve emtia piyasalarını da etkiledi. Faiz seviyeleri yükselirken borsalarda satışlar yaşandı, emtia fiyatlarında sert düşüşler görüldü. Doların yükselmesindeki temel neden, ABD'de ekonomi iyileşir gibi gözükürken dünyanın geri kalanında ekonomilerin yavaşlaması ya da durması. Avrupa ekonomisi hız kestikçe Avrupa Merkez Bankası (ECB) göstermelik de olsa önlemler açıklamaya devam ediyor. Sıfıra yakın olan faizini biraz daha sıfıra yaklaştırması, piyasada fazla bulunmayan tahvilleri satın alacağını duyurması çaresizlik içinde bir şeyler yapıyor görünmekten öteye bir anlam taşımıyor. ECB'nin üst üste açıkladığı önlemler Avrupa ekonomilerini ayağa kaldırmaya yetmeyecek. Aslında merkez bankalarının para politikalarıyla ekonomileri ayağa kaldırması ve sürdürülebilir bir büyümenin yakalanmasını sağlaması olanaksız. Japonya bunu nerdeyse 20 yıldır deniyor, bir sonuç alamıyor. Japonya'da 2013 başında ABD'dekini katlayacak bir parasal genişleme başlatıldı, bunun sonucunda para birimi Japon yeni yüzde 40'a yakın değer yitirdi ama bugüne kadar ne ekonomi büyümeye dönebildi ne de enflasyon yerinden kıpırdadı. ABD'de de durum pek farklı değil. Trilyonlarca dolar basılmasına karşın ekonomi ancak yüzde 1-2 arasında bir bantta büyüme gösterebiliyor. Piyasaya sürülen likidite hisse senedi ve gayrimenkul fiyatlarını şişirdiği için bir iyimserlik örtüsü sorunların üzerini örtüyor. Dünyanın geri kalanında olduğu gibi ABD'de de, 2008 krizinden sonra ne işsiz sayısı azaldı ne ücretler arttı ne de güçlü bir büyüme var. Bununla birlikte finans çevrelerinde ve medyada oluşturulan algı, ABD ekonomisinin hızlı büyümeye dönmek üzere olduğu beklentisini yaratıyor. Dünyada parasal gevşeme sürerken ABD'nin faiz artırımlarına gideceği beklentisi doların diğer para birimleri karşısında değer kazanmasıyla sonuçlanıyor.

BAŞLI BAŞINA SORUN

Doların bugüne kadar olan hareketi piyasa dalgalanmaları içinde normal bir hareket olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte doların değer kazanmaya devam etmesi bekleniyor. Benim beklentim de Avrupa krizinin ilerleyen aşamalarında euro-dolar paritesinin eşitlenmesi -üç yıl önceki bu tahminim değişmedi-. Doların, euro ve yen karşısında yüzde 10-15 daha değer kazanması kendi başına bir sorun oluşturabilir. Japonya dünyanın en borçlu ülkesi, kamu borç stokunun gayrisafi milli hasılaya oranı yüzde 240 civarında. Yüzde 130 oranı kırmızı çizgi kabul ediliyor. Bu borca karşın kriz yaşanmamasının nedeni, tasarrufların yüksek olması ve para birimine duyulan güvenden kaynaklanıyor. Avrupa'da ise son borç krizinin üzerinden üç yıl geçti ama mali sektördeki batık sorunları çözülmedi. Ülkeler büyüyemediği ve borçluluk oranları daha da arttığı için sorun ağırlaştı. Bununla birlikte ECB'nin bankalara sağladığı likidite İtalya ve İspanya gibi sorunlu ülkelerin 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 7 seviyesinden yüzde 2'ye kadar inmesini sağladı. Son aylarda dolar değer kazanırken, bu ülkelerin tahvil faizleri de yükselişe geçti. Genelde bir kriz ortamı güvenli liman olarak dolara yönelişe yol açar ama bu kez dolar yükselirse tersi olabilir. Dolar örneğin yüzde 10 ya da 15 daha değer kazanırsa bu para birimlerinden, dolayısıyla tahvillerden kaçışı da hızlandıracak, başlı başına bir krizi tetikleyecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA