Vücudunuzu kaplayan, düzenli olarak bölünebilen ve birbirine sıkı sıkıya bağlı, sağlam cilt hücreleri ile doğarsınız. Ancak cilt sadece koruyucu bir zar değildir. Tıpkı akciğerleriniz, karaciğeriniz ve beyniniz gibi onun da işlevleri ve yapması gereken görevleri vardır. Bu görevler şöyledir:
Vücut ısınızı düzenler.
Duyularınızı iletir, soğuk bir esintiyi hissedebilmenizi ya da sıcak bir ocaktan uzaklaşmanızı sağlar.
Cilt ayrıca önemli bir savunucudur. Narin genetik yapısını radyasyondan korumak için pigment üretir. Bazı cilt hücreleri, asker görevi görerek, saldırganlara karşı koruma sağlar. Gerektiğinde diğer hücreleri koruyucu protein sağlamaları için alarma geçirir ve vücudun bağışıklık sistemini uyarır.
Cilt, görevlerini yerine getirirken aynı zamanda kendini de kuvvetlendirir. Yağ bezleri sebum salgılayarak, cildin üzerine tutunan yağlandırıcı bir etki yaratır ve dahili nemlendirme sisteminin nem düzeyini dengede tutmasını sağlar. Cilt sürekli kendini onardığı ve yenilediği için eskimez veya bozulmaz. Serbest radikalleri bastırmak için doğal antioksidan dolaşımı yaratır ve her bir hücreye ihtiyacı olanı verebilmek için besinleri parçalayarak önemli moleküllere ayrıştırır.
METABOLİZMASINI KORUMAK ZORUNDA
Vücut ağırlığının yaklaşık yüzden 16'sını oluşturan deri, en büyük organımızdır. Yüzünüzde bulunan derinin her 25.4 milimetre karesinde yaklaşık 65 tüy, 100 yağ bezi, 650 ter bezi, 78 sinir alanı ve 19 kılcal damar bulunur. Yani cilt bir çeşit fabrikadır. Nasıl bir otomobil fabrikası araba yapmak için çelik, kauçuk ve plastik gibi materyaller kullanıyorsa, cildin de hücre ve onları bir arada tutacak materyalleri üretmek için şeker, su ve proteinlere ihtiyacı vardır. Bunlarla beraber bir fabrikanın üretim yapabilmesi için makinelere, elektriğe ve güç sağlamak için yakıta ihtiyacı vardır. Aynı şekilde cildinizin de yakıta ihtiyacı vardır. Metabolizmasını korumak için yağ ve amino asitlere, yapısını korumak için B vitaminlerine, mikro minarellere ve bunun gibi başka şeylere ihtiyaç duyar. Ayrıca bu yapıların bir çeşit biyolojik paslanma durumuna maruz kalmasını önlemek için de antioksidanlara ihtiyacı vardır.
Peki ne yapmalı? Bu fabrikayı iyi bir şekilde işler kılmak ve fiziksel yapısını korumak için sürekli hammadde ile beslemek gerektiğine inanıyorum. Yaş ilerledikçe fabrika daha az çalışır duruma geleceği için yapmanız gereken, sağladığınız hammadde miktarını artırmaktır.
NASIL GÖRÜNDÜĞÜNÜ BİLMEK ÖNEMLİ
İyi bir cilt bakımının neden ve nasıllarını anlamak için deri hücrelerinin nasıl meydana geldiği hakkında temel bilgiye sahip olmak ve mikroskop altında cildin nasıl göründüğünü bilmek önemlidir.
Deri birçok tabakadan meydana gelir ve her tabakanın alt katmanları vardır:
En alt kısımda yağdan oluşan bir ayırma minderi bulunur.
Onun üstünde derinin yüzde 90'ını meydana getiren dermis tabakası var. Destekleyici kolajenin ve cilde esnek yapısını veren elastinin büyük bir kısmı burada yer alır.
Bağ doku hücrelerinden biri olan fibroblastlar da burada bulunur ve kolajen ile elastini yayarak üretimlerini artırır. Dermisin yüzde 60'ı sudan ve besleyici, nem tutucu jelatin benzeri moleküllerden oluşur.
Dermisin üstünde epidermis vardır. Deri hücreleri en altta, yan tabakada yer alır. Epidermis tabakası bölünür ve bir sonraki ay önlerindeki eski hücreleri yukarı iten yeni hücreler doğar.
Yeni hücreler epidermisten yukarı çıktığında olgunlaşır ve ilerledikçe daha fazla protein ya da keratin üretir. Hücre içindeki bazı lipit ya da yağlar, hücreler arasındaki boşluğa bırakılır, bu da hücrelerin dolgun ve nemli kalmasını sağlar.
Üst kısımlarda kerotinosit adı verilen bu hücreler ölmeye başlar. En üst kısım neredeyse 25 kat ölü hücreden oluşur. Bu, epidermisin sizin tarafınızdan görülebilen kısmıdır. Son olarak da ölü hücreler atılarak yenileri ile yer değiştirir.
ETKİN KORUMA
Dermatoloji alanında 30 yıldır sürdürdüğüm çalışmalarımın sonucunda, ciltleri yenilemek, onarmak ve korumak için hastalarıma yardım etmeye yönelik yaptığım her şeyin iki temel prensibe dayandığını fark ettim: Cildin koruma görevini yerine getirmesini sağlamak ve tutabildiği kadar su tutmasına yardımcı olmak.
Peki, cilt yaşlandıkça cilt tabakalarında zamanla meydana gelen olaylar, cildin koruma görevini ve su tutma kabiliyetini nasıl etkiliyor?
Üst tabaka : Epidermisin üzerinde bulunan stratum corneumda sürekli ölü hücre-yeni hücre değişimi gerçekleşir ve bu katman yaşam boyu çok fazla değişiklik göstermez. Çalışmalar bu tabakanın yaş ilerledikçe bir miktar inceldiğini, ancak koruma işlevini yerine getirmeye ve altındaki tabakalardaki su kaybına karşı koymaya devam ettiğini göstermektedir. Yaşınız ilerledikçe ölü deri hücreleri cildin yüzeyinden daha yavaş atılır ve bu durum da yaşlı ciltlerin gençlere göre neden daha sert olduğunu açıklar.
Pigment üretimi : Ciltte, güneşten korunmaya yarayan pigmentler vardır. Melanin olarak bilinen pigment üretiminden sorumlu hücrelere ise melanosit adı verilir ve bu hücreler epidermisteki hücrelerin yüzde 3'ünü oluşturur. Her bir melanosit yaklaşık 36 deri hücresi için melanin üretir. Erişkin hayatının ilerleyen her 10 senesinde aktif melanositlerin sayısı tahminen yüzde 10 ile 20 oranında düşüş gösterir. Kalan melanositlerin yitirilenlerin yerini telafi etmeye çalışmasından dolayı bir yerde fazladan pigment üretimi söz konusu olurken, başka bir yerde melaninin tamamen kaybolması durumu ya da melanin üretiminde düşüş göze çarpar.
Enfeksiyon savaşçıları : Langerhan hücrelerinin sayısı da zamanla azalma gösterir. Epidermisteki bu hücreler cildin bağışıklık sisteminde temel görevleri üstlenir. Yabancı maddelerin veya mikroorganizmaların farkına varmak ve saldırı için işaretlemek onların görevidir.
Cilt bağları : Epidermisin dermisle buluştuğu yerde yaşla gelen değişimler gözlenir. Dermisten, epidermise çıkan dokular bir masanın parçalarını bir arada tutan vidalar gibi bu iki tabakayı bir arada tutar. Zamanla bu çıkıntılar düzleşir. İki tabaka, besinler ve nemi tutan molekülleri eskisi gibi kolay paylaşamamaya başlar. Ayrıca tabakalar cilt gençken olduğu kadar sıkı bir biçimde birbirlerine bağlı olmadığı için en ufak bir darbe bile birbirlerinden ayrılmalarına sebep olabilir. Yaşlı ciltlerde genç ciltlere göre daha fazla ödem olmasının sebebi budur.