Yaş aldıkça insanda görülen değişimler aynıdır ancak buna sebep olan ve tetikleyen dinamikler farklıdır. Gelin, önce yaşlanınca neler oluştuğuna bakalım;
Çizgiler
Güneşin verdiği zararların belirginleşmesi
Bazı bölgelerde daha az kıllanma, bazı bölgelerde daha çok kıllanma
Zayıf hafıza
Uykusuzluk
Enerji kaybı
Hazımsızlık
Dolaşım bozukluğu
Kronik hastalıklar
Şimdi de yaşlanmayı daha iyi kavrayabilmek ve önlemlerimizi alabilmek için üç temel sebebine bir göz atalım:
1) Doğal (içsel) yaşlanma: İçsel yaşlanma, ne yaparsanız yapın engel olamayacağınız ve vücudunuzda görülecek yaşlanma sebebidir. Bu yaşlanma süreci; güneşin zararlı ışınlarına hiç denk gelmeseniz, toksin almasanız, stresli bir sınava girmeseniz, sigara içmeseniz, kirli şehir havasında değil temiz bir havada yaşasanız, düzenli uyusanız ve yüzünüze botoks yaptırsanız bile vücudunuzda gerçekleşecek olan değişimdir. Genetik, içsel yaşlanmada çok önemli bir rol oynar. Nasıl yaşlanacağınızı merak ediyorsanız, anne-babanızın ya da anneannenizin yaşlılığına bakın; yaşlılığınız hakkında ipucuna sahip olursunuz. Peki içsel yaşlanma neye sebep olur? Bedenimizde kolajen, elastin ve hücre içindeki suyun azalmasına sebep olur.
2) Çevresel yaşlanma: 1993 yılında bahsettiğim Çevresel yaşlanma terimine aynı zamanda 'dış faktörlerden dolayı yaşlanma' da diyebiliriz. Dışsal ya da çevresel yaşlanma; aynı anlamı gibi, dışarıdaki etkenlerin vücuda verdikleri zarar ve hücre fonksiyonlarındaki buna bağlı olarak gelişen yavaşlamaya denir. Şanslıyız ki, bu belli bir seviyeye kadar kontrol edebileceğimiz bir durumdur. Zararlı güneş ışınları, hava kirliliği, sigara içmek, stres, yanlış beslenme ve alkol kullanımı; çevresel yaşlanmayı hızlandıran etkenlerdir. Çevresel yaşlanma, etkilerini cildimizde nasıl gösterir? Kırmızılık, kuruluk, ince cilt, çizgiler, sarkma, çökme ve ciltteki lekeler ile görebiliriz. Hücrelerde su azalmasını gözle göremesek de çok bellidir. İyi haber, çevresel yaşlanma etkilerini, alacağınız önlemler ve tedaviler sayesinde en aza indirebilirsiniz.
3) Hormonal yaşlanma: Hormonal yaşlanma; östorojen hormonu düşüşü sebebiyle vücutta etkisini menopozdan çok önce göstermeye başlar. Yani bilinenin aksine, kadınlarda yaşlanma menapozdan çok önce kendini göstermeye başlar. Hatta 20'li yaşlarında kadınların ciltlerinde de bunun etkilerini görebiliriz. Ama stres ve yaşam tarzına bağlı olarak hormonal yaşlanma hızı kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Hormonal yaşlanma, birdenbire ortaya çıkmaz. Sanki kısık ve açılan bir ışık gibi, günden güne kendini gösterir. Östrojen hormonu azaldıkça kadınların ciltlerindeki kolajen ve elastin azalmaya başlar. Böylece ciltleri daha ince ve daha kırılgan hale gelir. Bazılarının ciltlerinde kıllanma ve çökme görülür. Peki neden östrojen azalması cilde bu kadar zarar verir? Çünkü östrojen cildinizin en iyi dostudur. Yaşlanmayı üç şekilde engeller:
Menopoz öncesi dönemde ciltteki kolajen azalmasını önler.
Ciltteki kolajeni zenginleştirir ve bu da cildi kalınlaştırır ve zarar görmesini engeller.
Cildi nemlendirmeyi sağlayan maddelerin üretimine destek verir ve bu da hücrelerdeki su azalmasını engeller.
Hormonal yaşlanmayı yavaşlatmak için hücre çeperindeki su kaybını engellemek çok önemlidir. Bunun için 'Su prensibi'ndeki stratejileri izleyerek hormonal yaşlanmayı onarırken kontrol altına da alabilirsiniz.
SU PRENSİBİNİ HATIRLAYALIM
Dermiste bulunan ve su çeken moleküllerin çoğalması, fibroblastlar için de besleyici bir çorba oluşmasını sağlar. Yapısı bozulmuş kolajenleriniz onarıldıkça cildinizin su muhafaza etme kabiliyeti artacak, yeni kolajen ve elastin üretimi başlayacaktır. Ayrıca cildinizde bir sıkılık, esneklik fark edecek ve derin kırışıklıkların azaldığını gözlemleyeceksiniz.
CİLDİNİZ ELMAYA BENZER
Cildinizin bariyer fonksiyonunu anlayabilmek için, vücudunuzun bir elma olduğunu hayal edin. Elmanın kabuğu alttaki diri eti nemli tutar, kurumamasını sağlar. Cildinizin en üst tabakası tıpkı elma kabuğu gibi su geçirmez bir kılıftır; havayı dışarıda, suyu ise içeride tutarak hücrelerin sıvı ile dolu kalmasını sağlar. Elmanın kabuğu kesildiğinde içi kurumaya ve rengi kahverengiye dönmeye başlar. Elmanın kabuğundaki kesik görünmeyecek kadar küçük bile olsa alttaki kısımda renk değişimi -kahverengiye dönme- meydana gelir.
YAŞLI CİLTTE SU ÇEKEN MOLEKÜLLER AZALIR
Yaşlı ciltlerde, suyu çeken moleküllerden daha az olduğu bilinmektedir. Bu moleküllerin ufak bir kısmını bile kaybetmenin cildin su rezervinde büyük bir düşüşe yol açacağını biliyoruz. Deri hücrelerinizdeki suyu artırmanın yollarından biri, vücuda glukosamin gibi hammadde takviyeleri yaparak hyaluronik asit gibi suyu çeken molekül üretimini sağlamaktır.
CİLTTEKİ SU ARTARSA CİLT YENİLENMEYE BAŞLAR
Cilteki suyun miktarını artırma sürecinde cildin yenilendiğini keşfettim. Bu, şu şekilde olur: Dermiste yeterli miktarda su varsa dermis daha kalın ve yumuşak olacaktır. Dermiste bulunan damar, sinir ve bezler gibi diğer yapıların hücreleri iyi şekilde nemlendirildiğinde en yüksek kapasitede işlev görecektir ve bu da daha sağlıklı bir cilt oluşumunu destekleyecektir. Üstelik dermis, gerektiğinde epidermisin kendisinden su alabilmesi için bir sünger gibi suyu emerek bünyesinde tutar. Dermis; içerisinde bulunan ter bezleri, yağ bezleri ve damarlar gibi önemli yapılar için de su deposu görevi görür.