Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOWARD MURAD

Kırışıklıklar genetik mi?

Anneannenizin cildi hâlâ güzel mi, yoksa yaşlılık lekeleri ve derin kırışıklıklarla mı dolu? Aile albümlerine baktığınız zaman kendi yaşlanma izlerinizi bulacaksınız

Diğer organlarınızın aksine cildiniz göz önündedir. En azından cilt yüzeyinizi gözle görebilirsiniz. Renginden ve yapısından yola çıkarak cildin canlı ve sağlıklı olup olmadığını bir bakışta söyleyebilirsiniz. Aynı zamanda kaç yaşında olduğu ile ilgili iyi bir tahminde de bulunabilirsiniz. Hepimiz hayata, benzer yapısal ve hücresel donanımla başlarız. Bir bebeğin nemli, yumuşak, pembemsi tombul yanakları karşı konulmaz güzelliktedir. Çoğu zaman bu güzelliği dokunarak hissetmek isteriz. Her ne kadar zamanla ergenlik sivilceleri bozulmalara neden olsa da cilt, diriliğini ve canlılığını 25 yaşına dek korumaya devam eder.

YAŞLI İNSANIN CİLDİ İNCELİR
Fakat bu noktadan 60 yaşına kadarki süreçte cilt fark edilir bir çöküş yaşar. Destekleyici yastık görevi gören yağ yapı, kemikler ve altındaki dokular büzüldüğü için yaşlı bir insanın cildi incelir ve gerilir. Tıpkı kapladığı alan için aşırı büyük kalan bir duvar kağıdı gibi cilt kıvrılır ve yanlış yüzeylerde toplanır. Cilt; alttaki kaslardan ve yüzdeki dokulardan ayrıldığında alın, elmacık kemikleri ve çene çizgisinden aşağı sarkar. Rengi matlaşır, hatta sarımsı bir hal alır. Yüzeyindeki koyu lekeler ve karaltılar ortaya çıkar. Bu da bazı pigment üretici hücrelerin yaşlandığını ve diğerlerinin de kaybı telafi etmeye çalıştığını gösterir. Ne yazık ki bu, dokunmak isteyeceğiniz türden bir cilt değildir. Ancak her yaşlı insanın cildi böyle görülmez. Yaşlı olduğu halde cildi hâlâ güzel olan birini düşünün. Elbette yağlarda kaybolmalar ve dolayısıyla bazı sarkmalar oluşmuştur. Ancak cildin rengi belirgindir ve sağlıklıdır. Yaşlı insanlar arasında gördüğünüz farklılıkların birçok sebebi vardır. Bir kısmı genlerden kaynaklanır. Ebeveynlerinizden aldığınız genler, yaşlandığınızda cildiniz de dahil olmak üzere tüm organlarınızın nasıl çalışacağını büyük ölçüde etkiler. Hatta çevresel faktörlere verdiğiniz tepkiler bile genetik yapınızın bir yansımasıdır.

KIRIŞIKLIKLARLA MI DOLU?
Babanızı, anneannenizi ve en büyük ablanızı düşünün... Anneannenizin cildi hâlâ güzel mi, yoksa yaşlılık lekeleri ve derin kırışıklıklarla mı dolu? Ebeveynlerinizin, büyükanne ve büyükbabanızın cildi güneş ışığına karşı nasıl tepki vermiş? Kendilerini güneşten korumuşlar mı, ciltleri hâlâ yumuşak mı, tenleri sağlıklı mı? Eğer kendilerini korumamışlarsa ve dışarıda çok fazla vakit geçirmişlerse, kalın ve kırışık bir cilde mi sahipler yoksa tenleri kırışıksız ve lekesiz mi? Ailenizde cilt kanseri olan var mı? Aile geçmişini anımsadığınız ya da fotoğraflara baktığınızda kendi yaşlanma izlerinizden -şu anda önlemeye başlamak istediğiniz- örnekler bulabilirsiniz. Genetik faktörleri saymazsak, cilt yaşlanmasında en önemli etkinin; kendinize -içeriden ve dışarıdan- nasıl baktığınız olduğunu düşünüyorum. Kalıtımsal miraslarınız başlangıç noktası olabilir ancak miras olarak aldığınız genlerin risklerini değiştirebilirsiniz. Mesela ailesinde kalp hastalığı olan biri ideal kilosunu koruyup kandaki kötü kolesterol miktarını azaltarak, sağlıklı ve lif ağırlıklı beslenerek ve düzenli egzersiz yaparak bu risklerden kurtulabilir ve kalp krizi geçirme tehlikesinin üstesinden gelebilir. Cildiniz için de aynısını yapabilirsiniz.

HÜCRELER YENİLERİ İLE YER DEĞİŞTİRİR
İyi bir cilt bakımını anlamak için deri hücrelerinin nasıl meydana geldiği hakkında temel bilgiye sahip olmak ve mikroskop altında cildin nasıl göründüğünü bilmek önemlidir. Deri birçok tabakadan meydana gelir ve her tabakanın alt katmanları vardır. En alt kısımda yağdan oluşan bir ayırma minderi bulunur. Onun üstünde derinin yüzde 90'ını meydana getiren dermis tabakası vardır. Destekleyici kolajenin ve cilde esnek yapısını veren elastinin büyük bir kısmı burada yer alır. Bağ doku hücrelerinden biri olan fibroblastlar da burada bulunur ve kolajen ile elastini yayarak üretimlerini artırır. Dermisin yüzde 60'ı sudan ve besleyici, nem tutucu jelatin benzeri moleküllerden oluşur. Dermisin üstünde epidermis vardır. Deri hücreleri en altta, yan tabakada yer alır. Epidermis tabakası bölünür ve bir sonraki ay önlerindeki eski hücreleri yukarı iten yeni hücreler doğar. Yeni hücreler epidermisten yukarı çıktığında olgunlaşır ve ilerledikçe daha fazla protein ya da keratin üretir. Hücre içindeki bazı lipit ya da yağlar hücreler arasındaki boşluğa bırakılır, bu da hücrelerin dolgun ve nemli kalmasını sağlar. Üst kısımlarda kerotinosit adı verilen bu hücreler ölmeye başlar. En üst kısım neredeyse 25 kat ölü hücreden oluşur. Son olarak da ölü hücreler atılarak yenileri ile yer değiştirir. Yukarıdaki bu sekiz haftalık programın 'hücre dönüşümü' olarak tarif edildiğini muhtemelen duymuşsunuzdur. Bu durum epidermiste sürekli tekrarlanır, ancak 80 yaşına geldiğinizde dönüşümün hızı yüzde 30 ile 50 arasında yavaşlama gösterir.

ETKİN KORUMA
Cilt yaşlandıkça cilt tabakalarında zamanla meydana gelen olaylar, cildin koruma görevini ve su tutma kabiliyetini nasıl etkiliyor? Üst tabaka: Epidermisin üzerinde bulunan 'stratum corneum'da sürekli ölü hücre-yeni hücre değişimi gerçekleşir ve bu katman yaşam boyu çok fazla değişiklik göstermez. Çalışmalar bu tabakanın yaş ilerledikçe bir miktar inceldiğini ancak koruma işlevini yerine getirmeye ve altındaki tabakalardaki su kaybına karşı koymaya devam ettiğini göstermektedir. Pigment üretimi: Ciltte, güneşten korunmaya yarayan pigmentler vardır. Melanin olarak bilinen pigment üretiminden sorumlu hücrelere ise melanosit adı verilir ve bu hücreler edpidermisteki hücrelerin yüzde 3'ünü oluşturur. Her bir melanosit yaklaşık 36 deri hücresi için melanin üretir. Erişkin hayatının ilerleyen her 10 senesinde aktif melanositlerin sayısı tahminen yüzde 10 ile 20 oranında düşüş gösterir. Kalan melanositlerin yitirilenlerin yerini telafi etmeye çalışmasından dolayı bir yerde fazladan pigment üretimi söz konusu olurken, başka bir yerde melaninin tamamen kaybolması durumu ya da melanin üretiminde düşüş göze çarpar. Enfeksiyon savaşçıları: Langerhan hücrelerinin sayısı da zamanla azalma gösterir. Epidermisteki bu hücreler cildin bağışıklık sisteminde temel görevleri üstlenir. Yabancı maddelerin veya mikroorganizmaların farkına varmak ve saldırı için işaretlemek onların görevidir. Bazı tahminlere göre ciltteki Langerhan hücrelerinin neredeyse yarısı kadar bir kısmı yetişkinlik aşamasına gelindiğinde yok olmaktadır. Bu durum da yaşlı ciltlerin enfeksiyon ve cilt kanserine neden yatkın olduklarını kanıtlamaktadır. Cilt bağları: Epidermisin dermisle buluştuğu yerde yaşla gelen değişimler gözlenir. Dermisten epidermise çıkan dokular bir masanın parçalarını bir arada tutan vidalar gibi bu iki tabakayı bir arada tutar. Zamanla bu çıkıntılar düzleşir. İki tabaka, besinler ve nemi tutan molekülleri eskisi gibi kolay paylaşamamaya başlar. Damarlar: Yaş ilerledikçe; cilde besin ve nem taşıyan damarlar kısalır ve yapıları değişir. Güneşin verdiği hasar damarların daha da kötü şekilde değişmesine neden olur. Örneğin deneyler göstermektedir ki; güneş ışığı damar duvarlarının kalınlaşmasına neden olur. Sonuç olarak, damarlar genişledikçe onları görebilmeye başlarsınız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA