Adını da yolunu da hedefini de bu kez "milletin kendisi" belirleyecek. Geçmişteki denemelerin veya yaşanmışlıkların güncel izdüşümü olmayacak.
Tabandan yükselecek enerjinin, "Türkiye çatısı" altında barış içinde bir arada yaşama iradesiyle hangi noktada buluşabileceğine bakılacak.
Hızlı ve iddialı başladı ama toplumun tüm kesimlerinin içine sinerek ilerleyecek.
Bazen soluklanmalar, duraksamalar hatta geriye gidişler de yaşanacak.
Bu çaba, "devlet aklı" ile "millet vicdanı" en geniş kesişim kümesinde buluşuncaya kadar devam edecek!
***
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan dün AK Parti grubunda tarihi konuşmalarından birine daha imza attı.
Önce...
101. yılını kutladığımız Cumhuriyeti çağdaş tanımına oturttu. Cumhuriyetimizin kapsama alanının genişliğini tarif etti:
"Bu Cumhuriyet, inancı, düşüncesi, yaşam biçimi, hayat tarzı her ne olursa olsun, kendisini bu vatana, bu millette, bu topraklara ait hisseden herkesin, her bir ferdin cumhuriyetidir."
***
Sonra...
Bir büyük spekülasyona son verdi ve
"Sn. Devlet Bahçeli
'nin, Cumhur İttifakı ortağımız MHP'nin tüm vücudunu taşın altına koymasıyla büyük bir imkân ele geçirdik. Bu fırsat penceresinin, iç cepheyi güçlendirme fırsatının, millet ve milletin meşru temsilcisi siyaset kurumu tarafından iyi değerlendirilmesi gerekiyor" dedi.
Bu vesileyle CHP Genel Başkanı
Özgür Özel'in, devlet-millet kucaklaşmasına dair
sözlerini överken, Esenyurt Belediyesi'ndeki
terör operasyonuna yönelik tepkisini ise eleştirdi.
Konuşma metninin dışına da çıkarak,
Özel'i siyaset minderine çekmeye çalıştı!
***
Derken...
Acı tecrübeyi hatırlatma gereği hissetti:
"Türk ile Kürt'ün kardeşliğini büyütmek için ne yapılması gerekiyorsa yaptık. Terörden beslenenler, kardeşliğe tuzaklar kurdular, gizli aparatlarını harekete geçirdiler. Emin olun çok bedel ödedik. Ama kardeşlik hukukundan asla ayrılmadık!"
***
Merak edenler için, pozisyon almaya çalışanlar için kritik bir hususun da altını çizdi Erdoğan:
Bizim muhatabımız milletimizdir.
Bizim, Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da.
TUSAŞ'a yapılan kalleş saldırı bir kez daha göstermiştir ki teröristin anlayacağı yegâne dil, terörle tavizsiz mücadeledir.
Ve önemli bir detayı, görünür gelecek için not ettirdi:
"Önümüzdeki dönemde milletimize, hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak!!!"
***
Cumhurbaşkanımız,
DEM Parti etrafında örgütlenen bazı unsurlara konumlarını gözden geçirmeleri ve tercihlerini yeniden yapmaları için bir kapı araladı:
Hukukun ve demokrasinin içine girmeyen, hukuk ve demokrasi içinde karşılığını alır, bundan sonra da alacaktır.
Terörle siyaset, şiddetle demokrasi yan yana gelmez, aynı kapta bir arada bulunmaz.
Bir koltukta terör, diğerinde sivil siyaset taşınmaz.
***
Nihayet...
"Bundan 101 sene önce cumhuriyeti birlikte kurduk. Bu Cumhuriyet benim olduğu kadar senin de Cumhuriyetin" sözlerine eklenen
"Amiiiinn!" nidaları ile karşılanan o dua...
"Ey Türk'ü ve Kürt'ü İslam'ın şanlı ordusu kılan Allah'ım, sen Türk'ün ve Kürt'ün kardeşliğini koru, muhabbetimizi çoğalt, imanımızı artır, bize güç ver, bizi tekrar bu kadim coğrafyanın huzur ve barış ordusu yap. Senin her şeye gücün yeter!" Amin. Amin. Amin.