TBMM bugün, özel bir gündemle toplanıyor. Kapalı oturumun konu başlıkları hayli hassas! İsrail'in bölgesel savaşa çevirmekte olduğu yayılmacılığı, Gazze ve Batı Şeria'dan sonra Lübnan'da sahnelediği kanlı plan, Suriye sahası ve Yemen'deki saldırganlığı... Ve nihayet İran'la birlikte bu ülkenin bilinen uzantılarını derinden sarsan her türlü değerden soyutlanmış çirkin operasyonları!
Karşı karşıya kaldığımız zorlu tablo, Türkiye'nin tüm öngörü ve uyarılarındaki haklılığını açıkça ortaya çıkarmış durumda. İsrail'in, Hamas'a karşı savunma hakkı bahanesi ile 7 Ekim 2023'te başlattığı bombardıman, bir soykırıma dönüşmekle kalmadı, bölge ülkelerini de ciddi biçimde tehdit eder boyuta ulaştı. İlk günden itibaren; kalıcı ateşkes, etkili insani yardım, uluslararası barış gücü konuşlandırılması ve iki devletli çözümü savunan Türkiye tüm platformlarda bu çabayı sergiledi. Adalet Divanı'ndaki davaya müdahil oldu. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi, Ankara'nın gayretleri ile ilk kez ortak temas grubu kurdu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın öncülük ettiği bakanlar BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri başta olmak üzere uluslararası toplumun tüm etkili aktörleri ile defalarca görüştü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda gösterdiği harita ile 1948'den bu yana İsrail'in sürekli toprak genişletme stratejisi izlediğini adeta dünya kamuoyunun gözüne soktu ve "Bu İsrail'in sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor?" diye sordu. İsrail Başbakanı Netahyahu'nun da tıpkı Hitler gibi bir gün mutlaka durdurulacağını ve hesap vereceğini söyledi!
Fakat İsrail, ABD'nin açık siyasi ve askeri desteğine güvenerek, gemi azıya aldı. Tahmin edildiği gibi İran'ın üstüne oynadı, sinir uçlarına bastı. Tahran'ın balistik füzelerle karşılık vermesi üzerine, Tel Aviv'in savaş politikası da yeni bir safhaya vardı. İsrail'in, doğrudan İran'ı vuracağını açıklamasının ardından, bir yıl önce Gazze'de yaktığı ateşin en son nerede ve hangi bedeller ödenerek söndürüleceğini kestirmek giderek imkânsız hale geldi.
Ama çok daha önemlisi, tehdidin boyutunun Türkiye'nin milli güvenliğini de etkileyecek düzeye tırmanması. Ankara'daki bakış açısı ile... Türkiye'nin iç huzuruna yönelecek İsrail kaynaklı muhtelif operasyonel faaliyetler artık ihtimal dışı değil. Veya Lübnan'dan başlayıp, Suriye üzerinden Türk sınırlarına yönelecek olası göç dalgası da ilave askeri önlemler almayı gerektirebilir. Elbette, PKK/YPG terör unsurlarının boş bulduğu alanlarda yeniden hareketlenmesi, sansasyonel eylemler için istihbarat servislerince kullanılması da riskler kapsamında.
Tam da bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönemde ısrarla tekrarladığı "iç cephenin tahkimi" vurgusu güncel anlamını bulmuş durumda!
***
Hadisenin tuhaf tarafı ise...