Ankara'da, son günlerde oldukça kapsamlı güvenlik ve risk analizleri yapılıyor. İsrail'in ateşi bölgeye yayma stratejisi, ABD'nin bu kanlı kurguyu açıkça himaye etmesi, uluslararası toplumun ataleti, her türlü müttefiklik ilişkisine dayalı güvenceyi örseliyor ve "milli aksiyon planlarını" zorunlu kılıyor. İşte bu nedenle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "kızıl elma" olarak tanımladığı "iç cephe" konusu yine ve yeniden önem kazanıyor.
Elbette farklı tarihlerde de dile getirildi ama güncel olarak 30 Ağustos 2024'ü referans alabiliriz. Erdoğan o akşam Külliye'de dikkat çekici cümleler kurdu:
"Ne gelip geçici ekonomik zorlukların ne günlük siyasetteki tartışmaların ne de bölgemizde çıkan gerilimlerin hiçbiri bize kalıcı zarar veremez. Millet ve devlet olarak bunların hepsine çözüm buluruz ama iç kalemizde gedik açılırsa, orada bir kan kaybı yaşanırsa, Allah korusun bunu toparlamak son derece maliyetli ve meşakkatli olacaktır!"
Sonra...
BM Genel Kurulu vesilesiyle bulunduğu New York'tan ayrılmadan önce, aralarında benim de bulunduğum gazetecilere verdiği mülakattaki sözleri... (25 Eylül 2024)
"Zorluk mu var, aşarız. Sorun mu var, çözeriz. Sıkıntı mı var, birlikte üstesinden geliriz. Düştük mü, birbirimize tutunur yeniden kalkarız. Renklerimiz, şeklimiz farklı olabilir ama bir araya gelir, en eşsiz motifi oluştururuz. İşte iç cephemizi çökertmeyi amaçlayanların odaklandığı yer bu ruhtur."
Ve nihayet...
1 Ekim 2024. TBMM'nin yeni yasama yılına başlaması dolayısıyla yaptığı konuşma...
"Bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor. İsrail bölgeyi tehdit etmeyi sürdürdükçe Türkiye de bölge halklarının, özellikle milletimizin güvenliği için öncü olmaya, yapıcı, uzlaştırıcı, birleştirici olmaya ısrarla devam edecektir!"
Bu mesajlardan doğrudan etkilendiğini belirten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim günü, DEM Parti Grubu'na giderek, parti yöneticileri ile tokalaşmasını titizlikle yorumlamak durumundayız. Sn. Erdoğan ve Sn. Bahçeli'nin uzattığı el, "Devletin barış ve şefkat elidir!"
Bir manada, "Bizi, hedeflerimizden koparma, kendi iç sorunlarımızda oyalama planlarına fırsat vermeyelim. ABD veya İsrail size vaatlerde bulunabilir. Ve sadece kullanır. Ama etle tırnak gibi iç içe geçmiş bu milletin parçalarını bizim kadar sevemez, bizim gibi önemseyemez" denmiştir.
***
ÖZEL'İN YOLU CHP'NİN SOLU!
Kabul edelim ki bir muhalefet partisi için hiç de kolay değil. Hele ki yarım asır sonra, bir yerel seçimde de olsa birinci parti olmuşken. Her taraftan, "İktidarı salladık, düştü düşecek! Yüklendikçe yüklenelim" kampanyası taraftar bulurken...
Cumhurbaşkanlığı makamı ile AK Parti genel merkezi arasına ince bir çizgi çekmek, gerçekten büyük maharet. Bir başka anlatımla... Cumhurbaşkanı sıfatıyla Tayyip Erdoğan'a, devlet adamı olarak saygı göstermek ama AK Parti Genel Başkanı kimliği ile eleştirebilmek!
Dün olduğu gibi bugün de Erdoğan'ın ismi partisinin önünde gidiyor. Türk milletinin hatırı sayılır kısmı, Erdoğan'ı özellikli bir konumda tutuyor. Hatta giderek tırmanan bölgesel çatışmalar ve kıvılcımın sınırımıza kadar sıçraması ihtimali karşısında Erdoğan'ın tecrübesine ayrıca güveniyor!
Ne tuhaftır ki... CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in izlediği siyasete statükocu CHP tabanı direnç gösterirken, toplumun sağduyulu kesimleri doğru bulup teşvik ediyor.
Özetle..
CHP'deki değişimin niteliğini de çıkaracağı cumhurbaşkanı adayını da "Özel stilinin" kalıcı olup olmayacağı belirleyecek!