7 Ekim 2023'ten sonra ilk kez Nisan 2024'te AA'ya konuşmuş, İsrail'in aşamalı şeytani planını deşifre etmişti. Önce Gazze'ye havadan yoğun bombardıman, ardından acımasız kara harekatı, üçüncü aşamada seçerek adam öldürme! Netice, "soykırım!"
Öyle bir insandan bahsediyoruz ki... Bir bayram günü 3 evladı ve 5 torunu Siyonistlerce katledildiğinde...
"Oğullarım Filistin halkının bir parçasıdır ve durumları Filistin halkının durumuyla aynıdır. Oğullarımın kanı Gazze'deki, Batı Şeria'daki Filistin halkının evlatlarından daha değerli değildir!" demişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Hamas'ı "ulusal kurtuluş hareketi" olarak tanıtan ve Kuvayi Milliye'ye benzeten çıkışını Filistin halkı için "övünç kaynağı" olarak nitelendirmişti. Batı merkezli kara propagandaya karşın Hamas'ı, "topraklarını, kutsal değerlerini ve Filistin'i işgalden kurtarmak için direnen bir hareket!" olarak özetlemişti!
Dava insanı idi ama dünyevi iktidar peşine düşmemişti. Gazze ve Batı Şeria'nın birleşmesi, bağımsız Filistin devletinin kurulması için her türlü fedakarlığa hazır olduğunu açıklamıştı. "Hamas, Gazze'nin idaresinde tek söz sahibi olma ısrarında değil ama biz Filistin halkının bir parçasıyız. Ortaklık temelinde ulusal birlik hükümeti kurabilir ve Gazze'nin yönetiminde anlaşabiliriz" sözleri ona aitti.
Gazze'de kalıcı ateşkes, İsrail'in Gazze Şeridi'nin tamamından çekilmesi, yerinden edilenlerin evlerine geri dönmesi, yeniden imar, ablukanın kaldırılması ve bir takas anlaşmasına varılması yakın hedefleri arasındaydı.
Ve elbette, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın kutsallığı, dokunulmazlığı için ölümüne mücadelenin simge isimlerinden olmuştu.
İsrail'in, ABD desteğiyle bölgesel savaş çıkarma stratejisine dikkati çekmişti. Dedikleri bir bir çıktı. Çatışmalar Lübnan, Irak, Yemen ve Suriye'ye, ardından İran'a sıçradı!
Doğru tahmin ettiniz...
Hamas'ın şehit Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye'yi anlattım kısaca.
Bu vesileyle hassas bazı hususlara da değinmek istiyorum.
Birincisi... Toplumumuzun bir kısmı Gazze'deki trajedi karşısında maalesef yeterince duyarlı olmadığı gibi, "Bize ne?" veya "Niye bu kadar müdahil oluyoruz ki?" diyecek kadar vurdumduymaz ve stratejik körlük içinde.
İkincisi... Doha'daki cenaze töreni! Görüldü ki Türkiye dışında Filistin'in hakiki hamisi yok. İran ise suçluluk psikolojisiyle malul!
Üçüncüsü... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sağlam duruşu, adrese teslim kararlı mesajları sanılandan çok öte anlam kazanıyor, sonuç üretiyor.
Dördüncüsü... Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, teşkilat başkanlığından bu yana Ortadoğu'yu ve kaotik küresel gelişmeleri proaktif okuma becerisi, Türkiye'ye esnek politika geliştirme ve risklere karşı koyma avantajı kazandırdı!
Beşincisi... MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın doğrudan İsrailli muhatabını araması ve "Türkiye'yi istihbari operasyon alanına dönüştürme girişimlerinin çok ağır bedeli olacağına dair uyarısı!" Her bakımdan önemi anlaşıldı!