Acaba tesadüf olabilir mi? Ekim 2020'de Alman Federal Meclisi, Federal İçişleri Bakanlığı nezdinde, ülkedeki ülkücü derneklerin ve çatı kuruluşunun yasaklanması yönünde girişimde bulunur. Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın -sözde- bulgularının bu noktada etkili olduğu ileri sürülür. CDU/CSU, SPD, Yeşiller ve FDP parlamento grupları, federal hükümeti harekete geçmeye çağıran ortak bir önerge sunar. Önergenin esasını, "Ülkücü hareketin Avrupa'daki etkisini geriletmek için Avrupalı ve uluslararası ortaklarla birlikte gerekli tüm tedbirlerin alınması!" oluşturur. Bu da yetmez, "Ülkücü hareketin derneklerine karşı örgütlenmelerin yasaklanmasının değerlendirilmesi de istenir."
Milli Futbolcumuz Merih Demiral'ın Avusturya maçı sonrası yaptığı Bozkurt işareti üzerine UEFA'yı harekete geçiren ve oyuncumuzun iki maç ceza almasına sebebiyet veren Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeser da iki gün önce şu açıklamayı yapar:
"Güvenlik yetkililerimiz Almanya'daki Türk aşırı sağcıları yakından izliyor. 'Bozkurtlar', Federal Anayasayı Koruma Dairesi tarafından takip ediliyor!"
Bu arada Atlantik ötesinde de kıpırdanma başlar!
Eylül 2021'de, ABD Temsilciler Meclisi'nin Kurallar Komitesi, Nevada Eyalet Temsilcisi Dina Titus'un, "Bozkurtlar" olarak adlandırılan ülkücülere yönelik "terör soruşturması açılmasına!" ilişkin önerge vermesine yeşil ışık yakar. Titus, Bozkurtlar ve faaliyetlerine ilişkin ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından bir rapor hazırlanmasını talep eder. Ülkü Ocakları'nın ABD, müttefikleri ve uluslararası ortaklarının çıkarlarına karşı aktiviteleri olup olmadığının araştırılmasını ister. Bir adım ileri giderek "yabancı terör örgütü!" kriterlerini karşılayıp karşılamadığına dair detaylı bir açıklama beklediğini de belirtir.
İşin ilginç yanına gelirsek... Bütün bunlar...
Avrupa'da aşırı sağın yükselişe geçtiği, merkez partilerin aşırı sağın taleplerine boyun eğdiği bir döneme rastlar.
Problemin daha da dikkat çekici yanını ise...
AB'de iş başındaki hükümetlerin yabancılara, Türklere, Müslümanlara yönelik tehdit ve saldırılara açık-örtülü biçimde göz yumduğunun deşifre olması oluşturur.
Derken...
Türkiye'de de Milliyetçi Hareket Partisi'ni hedef alan, Ülkü Ocakları'nı kriminalleştirmeyi amaçlayan muhtelif olaylar ve iddialar gündeme gelir. Görünürde Ülkü Ocakları ile illiyet bağı bulunan, ancak kimlerle temasta olduğu, yaptığı eylemin hangi dış servislerin beklentileri doğrultusunda netice doğurduğunu tam olarak bilemeyen figürler sahneye çıkarılır. Kripto unsurlar ile bu tipler arasında şu veya bu düzeyde ilişki kurulur. Ve bütün bu kurgu getirilip Ankara'da MHP kurumsal kimliğine bağlanmaya çalışılır!
Gelinen aşamada...
Ülkü Ocakları'nın Türkiye'deki değeri ile Türkiye için anlamının açık ve şeffaf biçimde kamuoyu ile paylaşılmasında fayda var. Ocakla yolu kesişenlerin ise tepeden tırnağa yeniden araştırılması da kanımca zaruret arz eder.
Elbette...
Milli kimliği muhafaza ve müdafaa eden isimlerin Almanya başta olmak üzere Avrupa'daki varlığının bir tehdit unsuru olarak tanımladığı hesaba katılarak, bu derneklerin üzerine, senaryosu yazılmış suç ve suçluların yıkılabileceğinin de öngörülmesi gerekir.
Özetle...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin beyanlarını, bünyeye dönük tedbirlerini, yurtiçi ve yurtdışına yönelik mesajlarını bundan sonra ayrı bir bakış açısıyla okumak önem kazanacak!