Gündemin yoğunluğu ve derinliği karşısında "Maneviyat Güvenliği" konusuna girmek ilginç karşılanabilir. Devletin kırmızı kitabı olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) güncellenirken, bu meseleyi özellikle ele almak istiyordum. Askeri güvenlik, finansal güvenlik, enerji güvenliği, gıda güvenliği, siber güvenlik kadar önemli bir başlık da manevi alana ilişkin güvenlik. Diyebilirsiniz ki "Ne alâka?"
Öyle ya kendisini muhafazakâr demokrat olarak tanımlayan bir iktidar iş başında. Milliyetçi- muhafazakâr çizgide bir ittifak bileşeni de var. O halde "maneviyat güvenliği de nereden çıktı?" diye sorulabilir. Hatta endişeye mahal olmadığı bile ileri sürülebilir.
Oysa gelişmeler ciddi tehditlerle karşı karşıya kaldığımızı, tekil tekil konuştuğumuz hususlarda elimizden gelenin sınırlı olduğunu, sosyal medyanın asimet-rik gücü karşısında yetersiz kaldığımızı gösteriyor.
Bakınız burada format atılmış veya tek tip insan yetiştirilmesinden söz etmiyorum. Bu coğrafyada bin yıldır her türlü badireye rağmen bir arada yaşamamızı teminat altına alan değerlerden söz ediyorum.
İrfanî gelenek kalbin eğitilmesi, hikmetle donatılması, nefsin dizginlenmesi sürecinin bir özeti aslında. Nitekim Gazali, "İlmi ateşi görmeye, irfanı ise o ateşle ısınmaya" benzetir!
Anadolu İrfan Geleneği ise toprağı vatan yapmayı; boyları, soyları, bireyleri, etnik unsurları millet kılmayı esas alır. Birleştiren, bütünleştiren müşterek hislerin kapsama alanını genişletir, kuvvetlendirir, gelecek nesillere aktarır.
Bu açıdan bakıldığında merkezinde arı duru İslâm'ın bulunduğu, güzel ahlâkla tamamlanmış, merhamet ve vicdanla harmanlanmış dini ve milli değerler toplamının hızla aşınmakta olduğuna dair kaygılar taşıyoruz.
***
Bu yazıyı yazmama vesile olan kavramlaştırmanın güncel çıkış noktasında, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hoca'nın, Habertürk TV'deki röportajı etkili oldu.