Cumhur İttifakı'nın bağışıklığının test edildiği, ciddi sınamalardan geçtiği günlerdeyiz. Bunda birden çok faktörün etkili olduğunu söyleyebiliriz.
1- 31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından gerçekleşen siyasi muhasebe sürecinin, bölük pörçük dışa yansıyan bölümleri. Ve bu tablonun, "gayri memnun AK Partililer" olarak tanımlanması.
2- Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP'yi açıktan hedef alan yayınlar ile yıllarca Ocaklarla çatışmış odakların, (sanki sahip çıkıyormuş görüntüsü altında) dün olduğu gibi bugün de süren kriminalleştirme kurguları.
3- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in ziyaret trafikleri, İYİ Parti eski Genel Başkanı Meral Akşener'in Külliye'ye gidişi, merhumun eşi Ayşe Ateş ve kızlarının Erdoğan tarafından kabulü. Bütün bu aleni görüşmelere özel anlam yükleme gayreti ve yeni bir politik denklem kurulmakta olduğu iddiası.
***
Öncelikle şu hususu hatırlatalım...
Birliktekiler, zor zamanlarda anlam ve değer kazanır. Zorluklar karşısındaki dayanıklılığı ile uzun ömürlü olur. Dün
AK Parti Grup Toplantısı'nda gösterilen video, Cumhur İttifakı'nın hangi şartlar altında kurulduğunu (15 Temmuz hain darbe girişimi ve sonrasında), ne gibi aşamalardan geçtiğini, nasıl ülkenin bekasının teminatına dönüştüğünü gayet güzel özetliyordu.
Yine hafızada canlı kalması gereken bir husus daha var...
MHP Genel Başkanı Sn.
Devlet Bahçeli, yeni ittifak modeli önerecek kadar
hassasiyetin zirvesine çıktığı noktada bile
Cumhur İttifakı'nın temel felsefesine bağlı
kalacağını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı desteklemeye
devam edeceğini kayda geçirmişti.
Bugün gelinen aşamada...
Cumhur İttifakı'nın,
"lider diplomasisine" ilave olarak, siyasi sürdürülebilirliği tahkim
edecek kurumsal adımlara ve/veya kilit
aktörlerin arka plan mutfak çalışmasına olan
ihtiyaç da ortaya çıkmış durumda.
Ayrıca...
Siyasette yumuşama ya da normalleşmeden ne anlaşılması gerektiği de netlik kazanmalıydı. Ki bu boşluğu Cumhurbaşkanı Erdoğan doldurdu.
"...Ülkemize, milletimize ve devletimizin güvenliğine dair konularda ortak bakış açısını, ortak duyguyu yakalamaya çalışıyoruz. Sivil ve özgürlükçü anayasa, terörle mücadele ve dış politika gibi milli meselelerde iç cepheyi sağlamlaştırmanın gayretindeyiz" dedi. Böylece, yeni ittifak denklemi senaryolarını silip attı.
Yetmedi...
Sn. Bahçeli'nin ifadesi ile
"AK Parti içinde suyu bulandırma gayreti içinde olanlar(!)" bakımından da
"Cumhur İttifakı Türkiye bekasının teminatı olmuştur. Ülkemiz ve milletimiz adına aynı duyguları paylaştığımız MHP ile omuz omuza yürüyoruz" diyerek her türlü spekülâsyona
set çekti.
Hatta...
İttifaka bundan sonra yönelebilecek iç ve dış saldırılara karşı siyasi güvenlik duvarı da inşa etti:
"Cumhur İttifakı farklı siyasi partilerden teşekkül etse de Türkiye adına birdir, tek yürektir, tek ruh ve tek vücuttur. Cumhur İttifakı'nın herhangi bir üyesine yapılan saldırı doğrudan Cumhur İttifakının insicamına yapılmıştır" vurgusu ile ittifakın güncel manifestosunu
da yazdı.
Lakin...
İtimat telkin eden beyanlara rağmen, ittifak vazosundaki kırık çizgileri görmezden gelmek veya ihmal etmek de olmaz. Konu; siyasal zeminde gelişip, duygusal iklimde büyüdü. Devlet adamlığı duruşu ile doğal sınırlarına çekildi.
Görünür gelecekte...
Bilhassa Irak ve Suriye'deki gelişmeler, sözde Kürt kantonuna dayalı planlarda MHP'yi engel gören emperyalistler ve gayri milli işbirlikçileri zincirin en zayıf halkasına oynamaktan vazgeçmeyeceklerdir. Bunda şüphe yok. Belki de Devlet Bey'in, özellikli MGK'lara davet edilmesi bile bu aşamada pratik bir formül olabilir.
MHP'nin ise devlet bürokrasisinde, kendi markası altında hareket ettiğini öne sürenlerle ilgili merkezi ve yerel düzeyde durum değerlendirmesi yapması da faydalı olacaktır.