Bir programa uzaktan bakmak... Candan değil ama yandan destek vermek... Veya destek veriyor gibi görünmek... Her şeyi hükümetten beklemek... İstisnasız tüm görüşmelerde Ankara'dan taleplerde bulunmak... Hatta özel mahfillerde, "Ortada hakiki manada bir program da yok" diyecek kadar ileri gitmek... Şimdi, eğri oturup, doğru konuşma zamanı!
Enflasyon, toplumun farklı kesimleri güçleri oranında fedakârlıkta bulunmazsa, kolayca düşmeyeceği bilinen bir olgu! Elbette kamu tarafının aldığı parasal, mali tedbirler ve yaz aylarında baz etkisi ile enflasyonda gerileme yaşanacak. Bu kadarı gerekli ama Türkiye'nin geleceğe yürüyüşü için yeterli değil. İşin adını artık doğru koymak zorundayız. Yani herkes hesabını kitabını bilmek ve birkaç yıl ona göre davranmak durumunda. Tıpkı 1990'ların sonu, 2000'lerin başlarında İrlanda'nın yaptığı gibi. Türkiye'nin de en azından enflasyon tek haneye ininceye kadar bir "Mutabakat Metni" hazırlaması ve tavizsiz uygulaması gerekiyor. İşçi, işveren, çiftçi, memur, esnaf... "İstihdam ve Rekabet Gücü için Ortaklık Programı" etrafında buluşmayı düşünmeli, rızaen uyum göstermeyi kabullenmeli. Niye? Çünkü enflasyon adaletsiz vergi olarak zaten her kesimi yıpratıyor. Görece zengin olduğunu düşünenler bile zengin yaşamanın kendileri için de güçleştiğini söylemekten geri durmuyor!
Peki, ne olabilir?
Kamu tarafı, bu yılki bütçe ödeneklerinden kesinti yapılması da dâhil olmak üzere GSMH'ye oranla 3 yıllık tasarruf programı ilân ederek, borçlanma gereğini nasıl azaltacağını açıklar.
İşçi ve işveren tarafı, 3 yıllık asgari ücret perspektifinde uzlaşma sağlar. Kıdem Tazminatı Fonu sonuç üretecek şekilde uygulama aşamasına taşınır.
Özel sektörün yararlandığı vergi istisna ve muafiyetleri katma değer üretme, ihracata, istihdama ve bölgesel kalkınmaya katkı gibi faktörlere göre ağırlıklandırılarak sadeleştirilir. Hatırlatmak gerekirse bu yıl 2,2 trilyon lira vergi harcaması yapılacak, yani tahsil edilmeyecek. Bu tutarın yaklaşık yarısı asgari ücretin vergi dışı bırakılması vb. kararlardan kaynaklanıyor. Kalan yarısına ise 3 yıllık yol haritası dâhilinde kademeli olarak neşter vurulması önem arz ediyor.
Özetle...
Enflasyon, "Bana teğet geçilsin, ötekine bakılsın" mantığı ile kalıcı olarak düşmez!
Sonrası mı?
Elbette... "Anayasal Ekonomi" ile garanti altına alınmalı!
***
DEVLETİN SİNİR UÇLARI...
Ankara öyle bir yer ki... Birçok şeyi duyarsınız. Parçaları bir araya getirirsiniz. Bir kanaatin yerleşmekte olduğunu hissedersiniz. Hani, "alttan alta işleme" tabiri var ya işte o havayı solursunuz. Gel gör ki... Eşkâli tanımlamanız, "Kimdir bunlar?" sorusunu ete kemiğe bürünmüş şekilde cevaplamanız zordur.
Yerel seçimlerin ardından ve ivme kazanan yeni anayasa süreci ile birlikte MHP'ye dönük, "Devletin sinir uçlarına basan" yorumlara daha sık tanık oluyoruz. Konjonktürü de fırsat bilen muhtelif çevreler, MHP ile yol yürümenin maliyetini (!) -karnından da konuşarak- gündem yapmaya çalışıyor. Ortama denk düşen kimi beyanlar, maksadını aşan veya maksadından saptırılan ifadeler, siyasi toplantılarda dile getirilen fikirler, ister istemez MHP kanadında da karşılık buluyor. MHP tabanı ile Kürt kökenli seçmeni aynı terazide tartmaya girişenler ise güven ortamını enfekte ediyor. Daha da önemlisi... Siyasi literatüre özgün karakteri ile geçmeye aday bir ittifak modelini zedeliyor.
Netice olarak...
Cumhur İttifakı'nın kurulduğu şartları unutmamak, bu şartların ne kadar değiştiğini iyi hesap etmek, 2017-2018-2023 sandık neticelerini dikkatle okumak ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı siyasal istikrarı asla göz ardı etmemek gerek!