Haritayı önünüze seriyorsunuz. Kosova'dan başlayıp Ukrayna'ya, Karabağ'dan Irak'ın kuzeyine, kuzey Suriye'den Doğu Akdeniz'e hatta Yunanistan sınırına kadar bir çember çiziyorsunuz. Bölgesel ateş çemberi içinde bir istikrar ve güven adası olarak Türkiye'yi görüyorsunuz. AK Parti'nin dün gerçekleşen grup toplantısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, İbn-i Haldun'a atfen söylediği gibi, "Coğrafya kaderdir!" Ama bin yıldır bu topraklarda bedelini ödeyerek yaşıyorsanız, kendi kaderinizi kendiniz tayin ediyorsunuz!
Bugün Gazze'deki trajediyle yüzleştiğinizle, "ateşin yayılmaması, sivillerin hedef alınmaması, insani yardım koridoru açılması, adil hakemlik, esir takası" gibi konuları, küresel sistemde dile getiren tek bir ülke (Türkiye) ve tek bir liderle (Tayyip Erdoğan) karşılaşıyorsunuz.
Nitekim partisinin grup toplantısı çıkışında Sn. Erdoğan'a Mısır'ın, Gazze sınırındaki Refah Kapısı'nın tahliye ve yardım operasyonları için açılıp açılmayacağını sordum. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile bu konuyu konuştuğunu ancak kadın ve çocukların yığıldığı bu son nefes borusunun da bombalandığını, durumun ciddiyetini koruduğunu söyledi.
Derken... AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ile 2011 yılına gittik. İsrail, o tarihte de Gazze'y i bombalıyordu. Kahire ziyaretini tamamlayan Sn. Erdoğan, Ömer Çelik ve -dönemin- MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı Mısır'da bırakmıştı. Bu iki etkili isim 11 gün Mısır'da kalmış, açık hava cezaevi durumundaki Gazze'ye, Refah Kapısı (Mısır) üzerinden insani yardımların ulaştırılması için büyük mücadele vermişti. Sn. Çelik'in de dediği gibi o tarihteki olay, bugüne kıyasla daha küçük ölçekli olmasına rağmen, çocuklara çikolata gönderilmesi bile günleri bulmuştu.
***
Elbette, Filistin Davası, Kudüs'ün statüsü Müslüman Türk milleti için hassas nokta. Gazze'deki katliam nedeniyle yüreği sızlayan Türk insanı, yakın terör tehdidi karşısında bir beka sınamasından da geçiyor. ABD'nin, YPG terör örgütüne hamilik yapma ve petrol bölgelerini kontrol etme hesabıyla Fırat Nehri'nin doğusundaki Suriye sahasında 23 üs ve kontrol noktası oluşturduğu herkesin malûmu. Bu bölgede terörle mücadele maksadıyla konuşlanan Türkiye'ye ait SİHA'nın düşürülmesi hâlâ sıcaklığını koruyor. Teröristlere karşı faaliyet yürüten bir müttefike ait hava aracının ABD tarafından tehdit olarak sunulması, "uyardık ama bölgemizde uçmayı sürdürdü" bahanesi tabii ki tatmin edici olmaktan uzak. Aksine, sözde DEAŞ'ı etkisizleştirme iddiasıyla YPG'yi silahlandıran ABD'nin, Türkiye'yi terörle mücadelede sınırlama hamlesiyle karşı karşıyayız! Bu gerçeklik karşısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, kuzey Suriye'deki operasyonlarla ilgili tavizsiz mesajlar vermeyi sürdürdü: