Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, üç Körfez ülkesini (Suudi Arabistan, Katar, BAE) kapsayan ziyareti Arap dünyası yanında uluslararası toplumun önde gelen ülkeleri tarafından da dikkatle takip edildi. Arap Mahallesi'ni bilenler, "büyük ağabeyin" Suudi Arabistan olduğunu da kabul ederler. Aralarında rekabet yaşansa da akrabalık çekişmeleri olsa da günün sonunda Riyad, tüm coğrafyada ağırlığını hissettirir. Suudi Arabistan'la ilişkilerin seyri ise Körfez'in diğer aktörleri için de gösterge kabul edilir. İşte bu nedenle dün açıklanan Türkiye Cumhuriyeti-Suudi Arabistan Krallığı Ortak Bildirisi karşılıklı ilişkilerin onarılması ve gelecek mimarisi açısından önemli mesajlar içeriyordu.
Daha bir yıl önce, Cidde'deki restoranlarda İstanbul siluetini gösteren fotoğrafların bile üstünün kapatıldığı düşünülürse bugün gelinen aşama Erdoğan'ın lider diplomasisi ile ulaştığı sonuçların da bir özeti.
Ortak bildiride...
Altyapı, inşaat, mühendislik, metalurjik sanayii, çevre, tarihi miras turizmi, yenilenebilir enerji, petrol-petrokimya, karbon ekonomisi ve madencilik sektörlerinde işbirliğinin güçlendirilmesine vurgu yapılması dikkate değer.
Ayrıca...
Tarım ve gıda endüstrisinde yatırım ortaklıklarına girme, iletişim, dijital ekonomi ve uzayda işbirliği ile lojistikte işbirliğinin etkinleştirilmesi, otomotiv sanayii yanında havacılık, limanlar ve denizciliğin de öncelenmesi çok kıymetli.
Savunma sanayii ise en kritik ve en canlı hareket alanı. Bu ziyaretle... "Baykar'ın, Suudlarla öteden beri devam eden temaslarının hakiki manada meyvelerini verdiği" söylenebilir.
İlaveten...
Özel sektör için uygun iş ortamı yaratılması, şirketlerin yaşadığı her tür sorunun çözülmesi için niyet beyan edilmesi ile sağlık alanında gelecekte ortaya çıkabilecek salgınlara karşı aşı, ilaç ve teşhis amaçlı teçhizat geliştirilmesinin hedeflenmesi de vizyoner kararların yansıması.
Özetle... Bu adımı, Katar'la zaten iyi olan ilişkilerde yeni fırsat pencereleri açılmasının izleyeceğinden ve BAE kaynaklı doğrudan yatırımları motive edeceğinden ise kuşku yok.
***
ÖZHASEKİ... "TARİHİ KENTSEL DÖNÜŞÜM MİSYONU"
Dün, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki'nin değerlendirme toplantısındaydık. Özhaseki, selefi Bakan Murat Kurum'un büyük özveri ile şekillendirdiği icraat ajandasına hızla sahip çıkmış. Medya temsilcilerine bilgi verirken Kurum'a ve bakanlık ekibine teşekkür ederek işe başlaması elbette şık bir davranıştı. Detaylarını haber sayfalarımızda bulacağınız sunuşunun, benim gözümle özellikli yönlerine gelince...
İki öncelik olarak, "Deprem bölgesinin yeniden imarı ve ihyası" ile "İstanbul'un olası depreme hazırlanmasının" seçilmesi tam puandı.
CHP Genel Başkanlığı için kulis yapan İBB Ekrem İmamoğlu'nun, kentsel dönüşümü hatırlaması ve Bakan Özhaseki'nin kapısını çalması ise günün güncel gelişmesiydi. Deprem hazırlıklarına, kişisel PR'ı kadar bile bütçe ayırmadığı için eleştirilen Ekrem Bey'in, Bakan Özhaseki'den, "Bu meseleye siyaset üstü bakıyoruz. İşbirliğine açığız" sözü ile ayrılmasını da ilerisi için kayda geçirmekte fayda var.
Özhaseki'nin, deprem illeri için haftanın 6 günü sahada görev yapan Bakan Yardımcısı (Vedad Gürgen) görevlendirmesi, yerinde dönüşüm formülü geliştirmesi, bölgedeki vatandaşlar için iletişim ofisleri açması da siyasi tecrübenin bir örneği idi.
İstanbul'daki 5.8 milyon yapı stokunun 1.5 milyonun riskli olduğunun tekrarlanması, en küçük sarsıntıda yıkılacak 600 bin binanın tespit edilmesi de çok ama çok önemliydi.
Anadolu yakasında 150 bin, Avrupa yakasında 200 bin konutluk yeni rezerv alanlar açılmasını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın direktifi ile Kanal İstanbul çevresinin de kentsel dönüşüme tahsis edilmesini ,"Yarısı Bizden" kampanyasına İstanbul'da yaşayan 1 milyon 20 bin vatandaşın başvurusunu da çözüm odaklı devletin başarısı olarak görmek gerek.