Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, göreve hızlı ve en hassas konudan başladı. MİT Başkanlığı'na atanan İbrahim Kalın'dan dosyaları devralan Kılıç'ın ilk sınavı, "Türkiye-İsveç- Finlandiya-NATO" dörtlüsünü buluşturan Külliye'deki toplantı oldu. Resmi açıklamaya bakılırsa... Ankara, İsveç'te yeni terörle mücadele yasasının yürürlüğe girmesinden memnun olsa da uygulamayı görmekte kararlı. Hatta 11 Temmuz'da Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta gerçekleşecek NATO Zirvesi'ne kadar, İsveç'in üyeliğinin onaylanmasına ilişkin "zaman baskısına" da karşı.
Belli ki Ankara, "samimiyetle birlikte siyasi, idari ve adli iradeyi" pratikte de test etme niyetinde. Öyle ya... Bir yandan terörle mücadele yasanızı revize edeceksiniz, diğer yandan terör örgütü propagandasını "gösteri ve ifade özgürlüğü" sınırlarına alarak tolerans göstereceksiniz!
Bakınız, Ağustos 2022'deki NATO Madrid Zirvesi'nde imzalanan Üçlü Muhtıra'daki taahhütler asla sulandırılamaz, kelime oyunları ile geçiştirilemez. Finlandiya, terör örgütü PKK'ya yaklaşımı itibariyle sicil sorununu aşıp NATO üyesi olduğu için konuyu İsveç üzerinden izah edecek olursak...
"İsveç, PKK'nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder. PKK ile iltisaklı kuruluşlar, paravan örgütler ve içerisinde yer alan şahısların faaliyetlerini engeller, bunların terör örgütlerinin propagandası amacıyla istismar edilmesini önler!"
Yazılı sözler bu kadar açık. Muhtemeldir ki temmuz ortasına kadar bir ortak toplantı daha düzenlenebilir. Ve İsveç, Türkiye'nin haklı, meşru güvenlik kaygılarını taktik hamlelerle geçiştirmezse, NATO üyeliği yolunda Stockholm için sürprizlere de kapı aralayabilir!
***
ŞİMŞEK... MAKUL VE GERÇEKÇİ ÇÖZÜMLER
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Bakü dönüşü uçakta yaptığı açıklamaların en dikkat çekici bölümü "ekonomi politikalarına" ilişkindi. Erdoğan hem Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e güvenini ifade ediyor hem de ona açtığı alanın çerçevesini çiziyordu. Sn. Cumhurbaşkanının, "Düşük faiz, düşük enflasyon, yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla ve dinamik büyüme" hedefinde bir değişiklik söz konusu değil. An itibariyle... Hedefe ulaşmak için kullanılacak araçlar ve sonuç verme biçimi üzerine güncelleme aşamasında olduğumuz bir gerçek.
Peki, neden?
İşin özünde, 2018 yılından itibaren yaşadığımız şoklar ve beraberinde reel sektöre getirdiği riskler yatıyordu. Kur, pandemi, enerji fiyatları, küresel enflasyon ve deprem şoku... Haliyle öncelik, büyümenin sürdürülmesi, istihdamın korunması, farklı sektörlerdeki açık pozisyonların toplu iflaslara ve işten çıkarmalara dönüşmesinin engellenmesi, satın alma gücündeki kayıpların telafisi üzerine kurulu idi. Buna bir tür "Reel sektör dengelemesi" de denilebilirdi. Nitekim bu yaklaşımın somut çıktısı, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde görüldü.
Şimdi, "Finansal sektör dengelemesi" diyebileceğimiz, bunun "reel sektörde üretimin ve istihdamın devamlılığı" ile güçlü bağlantısının kurulacağı bir döneme girmekteyiz. Bu tabloya, "Kamu maliyesinde dengeleme" adımları da eklenecektir. Burada, "kur-faiz-enflasyon dengesinin tesisinden" de bahsediyoruz.
Bakan Şimşek'in, yetki ve sorumluluk üstlendiği saha "fiyat istikrarının sağlanması ile faiz baskısının azaltılmasına endeksli" ve mutlak başarı beklenen zorlu bir saha. Ama tecrübesi ve tedbirlerin içeriğine ilişkin kafasındaki netlik başlı başına bir artı.
Unutmayalım..
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği ve siyasi öngörülebilirlik, tüm bu kararların temelini oluşturmakta. Erdoğan'ın ikna olduğu çerçeve ise neticeye bağlı. Bu nedenle... Ankara'da Sn. Şimşek'e candan değil, yandan katkı verenlerin ya bir kez daha düşünmesi ya da gölge etmemesi gerekiyor!