TBMM Genel Kurulu'nda herkesin görebileceği şekilde "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir!" yazısı vardır. Egemenliğin kaynağı yazılı olmasına yazılıdır da 103 yıllık Meclis tarihinde, bu sözün hakiki manasını bulduğu dönemler -maalesef- sınırlıdır.
Egemenliğin millet dışındaki ortakları, vesayet odakları ve kayıt dışı siyaset unsurları, "İktidar ama muktedir olması istenmeyen" siyaseti hem şekillendirdiler hem de anayasal kurallara bağladılar. Yetmedi! Muhtıralar, darbeler, post modern darbelerle güya "demokrasiye balans ayarı yaptılar!" Daha doğrusu yaptıklarını zannettiler. Aslında, milletin iradesinin üstünden silindir gibi geçtiler.
Ne mutlu ki... Bu aziz millet, sandık yoluyla devletin yönetimine meşruiyet temelinde her zaman el koymayı başardı. "Millet için millete rağmen" anlayışını tarihin karanlık sayfalarına gömdü.
***
Dün
TBMM'de,
28. Dönem Milletvekili Yemin Töreni vardı...
Bugün de doğrudan ilk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'ın
"yemin törenine tanıklık edeceğiz!"
Haydi, gelin biraz hafızalarımızı tazeleyelim...
Cumhurbaşkanının
"sözde mi özde mi anayasaya bağlı olacağı" tartışmalarını
hatırlayalım. Her cumhurbaşkanı
seçiminin yarattığı siyasal sancıları bir kez
daha hissedelim!
Meclis'te karşılaştığımız Kamu Başdenetçisi, 28 Şubat'ın canlı şahidi
Şeref Malkoç'un da dediği gibi...
"Ne zaman cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşsa, gözler askerlere çevrilirdi. Genelkurmay Karargahı'nın ziyaretçi sayısı artar ve komutanlar, seçilmişlere karşı faaliyete geçmeye adeta azmettirilirdi. Şükür, bugünleri de gördük. Millet kararını verdi. Cumhurbaşkanı seçildi. Yemin edip görevine başlayacak, aynı gün kabineyi kuracak, hızla milletin problemlerinin çözümüne odaklanacak. Herkes işine gücüne bakacak. Önünü görecek, belirsizlik yaşamayacak. Tabiri caizse, soluk alacak. Ama bu, demokrasinin nefesi olacak!"
Sanırım, güncel durumu bundan daha güzel özetleyen sözler nadir bulunur.
İşte bu vesile ile...
Meslek büyüğümüz, merhum
Mehmet Barlas ağabeyimiz için de bir iki satır kaleme almak isterim. Bir döneme damgasını vuran, kendisinden sonraki dönemleri de etkileyen isimlere ender rastlanır.
Mehmet Abi, nev'i şahsına münhasır kişiliğiyle, medya tarihinde özgün yerini çoktan aldı. Onun için
"ansiklopedi gibi adamdı" demek bile az kalır,
"Kütüphane gibi bir insandı!" Uzun gazetecilik yıllarında, demokratik duruş gerektiren anlarda, o sınavları başarıyla geçmişti. 28 Şubat sürecinde medyada sürgün yeme pahasına mazlumdan yana tavır almıştı. Manevi kimliğinde haysiyet madalyası olarak parlayan demokrasi mücadelesi, umarım ve dilerim iki cihanda da kendisini aziz eder... Rahmet ve dua ile...