Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

‘Helalleşme’ söylemine dair...

27 Şubat'ta Adıyaman'da...
"Maalesef ilk birkaç gün arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Sizden helallik istiyoruz. Her şeyin farkındayız. Gereğini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın!" dedi.
1 Mart'ta AK Parti Grup Toplantısı'nda ise...
"Kimi eksiklikler, aksaklıklar ve gecikmeler yaşanmıştır. Var gücümüzle olabilecek en hızlı şekilde depremzede vatandaşlarımızın yanına koştuk. Birilerinin devletin ve milletin yıkıntılar arasında kalmasını beklediğini biliyoruz!" mesajını verdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, asrın felaketinin ardından yaptığı konuşmaların bu bölümü gerek muhalefet partileri gerekse her türden muhalif odak tarafından, sistematik biçimde hedef alındı. "Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız!" lafları havalarda uçuştu.

***


Cumhurbaşkanı'nın kritik dönemlerdeki sözleri üzerine ya "tevil etme" ya da "eğip bükme" eğilimi dün olduğu gibi bugün de sürüyor. Oysa meramını gayet iyi, açık ve net anlatabilen, siyaset üstadı bir devlet adamından söz ediyoruz. Üstelik kriz anlarında, zamanın ruhunu gözeten, süreç yönetmeye ağırlık veren, bu sayede sonuç alabilen bir liderlik var karşımızda. Cumhurbaşkanımızın helallik istemesine dair, onun adına izahatta bulunmak, özünde doğru bir faaliyet değil. Ama... Erdoğan tarzı "organik siyaset üslubundan" hareketle bu sözlerin, "inancımız temelinde insani bakımdan" ne karşılık üretebildiğini öngörebiliriz.
Türkiye'miz öyle bir halde ki... Özeleştirinin "erdemli davranış kabul edilmediği", "Gördün mü işte? İtirafta bulundu. O halde linç edilmeyi hak etti!" zihniyetinin hâkim olduğu hassas bir kavşakta. Hatta basiret açığının, bütün bir sistemi, siyaseti ve icraatı yerle yeksan etmek için kolaylıkla kullanılabildiği bir savrulmanın eşiğindeyiz! Kurumların çökertilmek istendiği, toplumsal güvenin sarsıldığı zorlu günlerdeyiz. Ve nihayet, kişilerle kurumlar arasında hakiki manada ayrım gözetmeyen, "günah keçisi arayan ve bulduğu ilk hedefi imha etmeye programlı" depresif bir haldeyiz!
Sn. Cumhurbaşkanı'nın yukarıdaki sözlerinden devam edecek olursak...
Erdoğan, enkaz siyasetinin veya enkaz fırsatçılığının önüne geçebilecek, bu nedenle kendi sorgulamasını muhalefete bırakmadan da yapabilecek bir lider. Bugün örneklerine tanık olduğumuz ifadeleri "kalbi ile dili arasındaki mesafenin çok kısa olduğu, araya fitne unsurlarının pek karışamadığı siyasi kişiliğin de yansımasıdır aslında!" Zira Hz. Mevlana'nın dediği gibi... "Kalp deniz, dil kıyıdır ve denizde ne varsa kıyıya o vurur!"
Erdoğan, siyasi ve nefsi muhasebesini en geniş manada kendi iç dünyasında, sonra kabinesinde ve parti yetkili kurullarında gerçekleştiren, aynı zamanda kamuoyu önünde de önemli çıkarımlarını paylaşabilen bir aktör! Bu davranış kodu yapay olmadığı için, gönül dili ile yaralı kalplere ulaşmayı başarmakta, muhtelif çevrelerdeki peşin hükümlere fazlaca takılmadan, kendi bildiği yolda ilerleyebilmekte! Nitekim "Helallik istemek bizim zafiyetimiz değildir. Milletimizle aramızdaki samimiyetten, muhabbettendir" vurgusu da bu durumun kısa özetidir.
Deprem fırtınasının ardından görüyoruz ki...
Eleştirinin yerini, yıkım siyaseti almakta! Ve aceleci biçimde AK Parti'ye yönelik olarak... "Bir söylem, bir politika, bir siyaset çökmüştür!" denilebilmekte. Milletin verebileceği bir hükmü, malûm mihraklar birikmiş öfkeleri ve hesapları ile şimdiden vermeye kalkışabilmekte. Sanırım bu nedenle olsa gerek... Erdoğan, dünkü açıklamalarında seçimin 14 Mayıs'ta olacağını tekrar ederken, "Bu millet, inşallah 14 Mayıs'ta gereğini yapacaktır" çıkışı ile "Yarın değil hemen şimdi" iradesini sergilemekte ve "Yeni bir gelecek inşası vaadiyle" muhalefetin negatif stratejisine karşı pozitif yönde ayrışmaya çalışmakta.
Ve son söz...
Bütün bunlar... Kurumların refleksindeki sorunları, kâğıt üzerinde mükemmel tasarlanan sistemin aksayan yönlerini, adem-i merkeziyetçiliğin gerekliliğini, inisiyatif alma, problem çözme kabiliyetindeki açıkları, mülki idare amirleri başta olmak üzere bürokratik zincirdeki zayıf halkaları görmemize engel olmamalı!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA