Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Oy’unu değiştirmek mi, Oyunu değiştirmek mi?

Aslında, 2015 yılındaki seçim kampanyası sırasında başlayan bir süreçten ve siyaseten yönetilmesinden bahsediyoruz.
"Nedir o?" diye soracak olursanız...
Elbette, "memurlar, emekliler, asgari ücretliler" başta olmak üzere dar ve sabit gelirli kesimleri, gençleri, ekonomik açıdan risk grubundakileri ve toplumun genelini doğrudan ilgilendiren bir dizi düzenlemeden bahsediyorum.
Neler yapılmadı ki?
Memura 1 derece ilavesi, 3.600 ek gösterge, taşeronların kadroya geçmesi, sözleşmelilere memuriyet hakkı, asgari ücrete yıl ortasında ek düzeltme, memur ve emekli aylıklarında iyileştirme, gıda ve temel tüketim mallarında KDV indirimi, alt gelir gruplarına elektrik ve doğalgaz desteği, yükseköğrenim kredi borçlarının silinmesi ve nihayet EYT ile ilgili köklü çözüm kararı...

***


Şimdi deniliyor ki...
"Bütün bunlar, seçim ekonomisi!"
Bunu kim diyor?
Maalesef muhalefet partileri...
Bir yandan alınan tedbirlerin gerekliliğini savunurken diğer yandan toplumun beklentileri yönünde atılan her adımı da seçim yatırımı olarak nitelendirme çelişkisine düşüyorlar. Tabii, enflasyonist ortamda gelir dağılımını dengelemeye yönelik her kararın vatandaşın soluklandırdığını bildikleri için tabiri caizse "hükümete kafadan çakamıyorlar!"
Bunun yerine...
"Biz söyledik, hükümet verdi. Ama iktidara gelirsek biz daha fazlasını vereceğiz" türünden siyasi popülizm malzemelerine sarılıyorlar.
İster o, ister bu gerekçe ile olsun... Ekonomik huzuru tahkim eden önlemlerin başımızın üstünde yeri var. Kuşkusuz, bunun bir hesabının olduğunu, her müjdenin eş zamanlı olarak farklı kesimlerden veya bütçenin farklı kalemlerinden fedakârlıklar gerektirdiğini de unutmadan!

***


Bu aşamada, cevabı aranması gereken kritik bir soru daha var.
"Acaba, seçim öncesi açıklanan paket ve kararlar, seçmen davranışı üzerinde ne derece etkili oluyor?"
Her ne kadar 1990'ların sonunda hız kazansa da bu noktada çok ciddi, önceki seçim dönemlerini de kapsayan, düzenli tekrarlanması gereken bilimsel çalışmalara/ ölçümlemelere ihtiyaç duyulduğu bir gerçek.
Bizimkisi olsa olsa tahminden, gözlem ve deneyim paylaşımından ibaret kalır. O halde, bu hata payını dikkate alarak devam edelim.
Seçim öncesi dağıtılan kaynakların, mutlak manada oya tahvil edildiğini söylemek sanıldığı kadar kolay değil. Burada öncelikli başlıklar, "siyasal iletişim, seçmen psikolojisi ve beklenti yönetiminde" düğümlenmekte. Yani... İster uzun bir süreden beri gündemde tutuluyor olsun isterse muhalefetin vaatlerine dönüşsün... Bir konu kitlesel nitelik kazanıp beklenti dozu arttı mı, ister istemez seçim takvimiyle bağlantılı olarak siyasete etki dozu da artıyor. Beklentinin karşılanmaması halinde bu durumun, seçmende tepkisel oy verme eğilimini tetikleyeceği kabul edilse de beklentinin yerine gelmesinin ise birebir oy verme davranışını belirlediğini savunmak güç oluyor. Fakat... Değişik halk katmanlarına dokunan mali önlemlerin, sandıkta bir karşılık ürettiği de Türkiye tecrübesi ile sabittir.
Oransal ölçümü oldukça zor olmakla birlikte... Refah etkisi yaratan eko-politik kararların, seçmen memnuniyetsizliğinin önünü aldığını, reaksiyonel oy kullanma yönelimini frenlediği, özetle tabandaki çözülmeye set çektiği ifade edilebilir
Peki, "Bütün bunlara rağmen önemli olan faktör/ler nedir?"
Adaylar, söylemler, yaşanmışlıklar, geleceğe güven duyma arayışıdır... Açıkçası, "ülkeye, bölgeye, kaotik küresel ortama bakarak ana doğrultuyu tayin etme ferasetidir!" Kanımca, içinden geçmekte olduğumuz ağır sınamalara ve bunun tahribatına rağmen, muhalefetin hâlâ inanmakta güçlük çektiği kriter, "seçmenin basireti ve yarınları teminat altında hissetme tercihidir!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA