2023, Türkiye Yüzyılı'nın giriş kapısı.
Ya geçen yüzyılın sosyoekonomik ve politik hastalıkları ile yaşamayı öğreneceğiz!
Ya da yeni bir yüzyılı Cumhuriyet çatısı altında demokrasi, refah ve toplumsal barış ekseninde yeniden inşa edeceğiz!
Ya bin yıllık Türkiye genetiği ile oynanmasının sonuçlarına katlanacağız!
Ya da genetiği değiştirilmiş organizma olmayı reddedecek, köklerimizle ve kültürel mirasımızla gelecek yüzyıllara damgamızı vuracağız!
Bakınız...
Tekil tekil ele alındığında Türkiye'mizin hâlâ yapısal müdahale gerektiren sorunları olduğu bir gerçek. Ama ne sorunsuz ülke var ne de millet.
Önemli olan ana doğrultudur. Ondan sonrasında üstesinden gelinemeyecek mesele yoktur.
Belli ki...
Bu yılın başlangıç gündemi, "ekonomi, güvenlik algısı ve 6'lı Masa'daki yancı aktörlerin mağduriyet söylemi" ile ivmelenecek.
İktisatta analiz yapılırken "Ceteris paribus" kavramı kullanılır. Latince'de, "Diğer tüm durumlar sabitken" anlamına gelir. Ama hayat da ekonomik koşullar da dinamiktir. Öngörülebilir sonuçlar olsa da doğrular her zaman "sağlamaya muhtaçtır."
Mesela kimyasal denklemlerin çözümünde "Normal Şartlar Altında" diye bir çerçeveleme ile işe başlanır. 0 derece ortam sıcaklığı ve 1 atmosfer basınç altında bir mol gaz 22,4 litre hacim kaplar. Hesap buna dayanır. Lakin gerçek şartlar, deneysel şartlarla birebir örtüşmediğinde çıktılar da farklı olur.
Türkiye için de seçime dönük şartlar, tahmin edilebilir ufkun ötesinde, sürece dâhil olması muhtemel veya süreçleri hızlandırabilecek aktör ve faktörlerle doğrudan bağlantılı görünmektedir. Normal şartlarda anayasa, yasalar ve seçimin tarihi bellidir. Seçimin hangi durumlarda öne alınabileceğine varıncaya kadar detaylı hükümler de söz konusudur.
Ancak...
Kitabi kısımlar dışındaki her türden hesap, sübjektif unsur giderek mühim hale gelmektedir.
Yine örnekle devam edecek olursak...
6'lı Masa'da perde gerisinde çok gergin devam eden aday profili tanımlama oyunları neredeyse yıkıcı hal almışken...
Şimdilerde "cambaza bak cambaza" misali AK Parti ve MHP bünyesine yönelik yakıştırmalar ile sosyal medya atraksiyonlarına tanık oluyoruz.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki adli gelişmeler ve idari tahkikatların Ankara'da kasten yapılandırıldığından tutun da AK Parti kurumsal kimliğinde belirdiği söylenen itirazların içeriğine kadar "kusursuz fırtına" misali karmaşık senaryo yazımı mevcut. İBB Başkanı'na ilişkin dosyayı görüşen hakimin tayini üzerinden spekülasyon yapanlarla aynı isim için "reddi hakim talebinde" bulunanların tek merkezden faaliyet gösterdiğini söylemek bu aşamada belki yeterli derinlikte düşünmeyi teşvik edebilir.
Veya... Ülkü Ocakları üzerinden MHP'yi ve liderliğini töhmet altında bırakmaya odaklı son eylem ve söylemler de kayıt dışı kişi ve kuruluşların aktive olma yöntemleri bakımından yüksek teyakkuzun gerekliliğini teyit etmeye yarayabilir.
Bu arada ekonomiye gelince...
Elbette 2023 yılı, "enflasyonun düştüğü, büyüme eğiliminin sürdüğü, istihdamın korunup arttığı" bir yıl olmaya aday. Gel gör ki... Türkiye Ekonomi Programı'nın karşıtları, bir tökezleme için beklemekte, neredeyse bunu teşvik etmekte. AB'de beklenen resesyon da Türkiye'yi baltalamanın manivelasına dönüştürülmekte. Yani... Reel ekopolitik şartlarda ülkemize özgü modelin tahkimi yerine tahribi üzerine faaliyetlerle de mücadele edileceği anlaşılmakta.
Peki, bütün bunlara rağmen ne mi olacak?
Elbette milli beka için milli bağışıklık ve milli sağduyu sigortamız olacak!